“İç rahatlığı ve halinden memnun olma durumu” olarak ifade edilen huzur; insanoğlunun temel güdülerinden biri olup; din, edebiyat ve felsefenin üzerinde durduğu ve bütün insanların aradığı, ulaşmaya çalıştığı kadim değerlerden biridir.
Nitekim modern çağın insanı, birçok şeye sahip olmasına rağmen hala huzuru aramaktadır. Zira huzur, “sahip olmak” ile değil, “olmak” ile alakalı bir değerdir. Bu bakımdan, aşkın/yüce değerlere ve manevî vazifelere inanmak, bu yolda insanın en önemli yardımcısıdır.
Huzura ulaşmak için bireysel ve toplumsal ölçekte yapılması gereken bir&ccedi
“İç rahatlığı ve halinden memnun olma durumu” olarak ifade edilen huzur; insanoğlunun temel güdülerinden biri olup; din, edebiyat ve felsefenin üzerinde durduğu ve bütün insanların aradığı, ulaşmaya çalıştığı kadim değerlerden biridir.
Nitekim modern çağın insanı, birçok şeye sahip olmasına rağmen hala huzuru aramaktadır. Zira huzur, “sahip olmak” ile değil, “olmak” ile alakalı bir değerdir. Bu bakımdan, aşkın/yüce değerlere ve manevî vazifelere inanmak, bu yolda insanın en önemli yardımcısıdır.
Huzura ulaşmak için bireysel ve toplumsal ölçekte yapılması gereken birçok şey vardır.
Aslında arzu ettiğimiz her şey için önce bedel ödemek, bir anlamda yatırım yapmak gerekmektedir. Bu; başarı, refah, sağlık, vb. tüm isteklerimiz için geçerli değil midir?
Emek vermeden, hatta farkında bile olmadan Yüce Yaratıcının bize lütfettiklerinin dışında istediğimiz bir şeyi elde etmek için, önce bizim gayretimiz gerekmektedir. Örneğin; öğrenci önce çalışacak, sonra istediğini, yani başarıyı elde edecektir. Keza bütün meslek ve aktiviteler için aynı şey söz konusudur.
Şunu unutmayalım ki; istediğimiz şeyler sonuçtur. Sonuca ulaşmak için ise sebeplere sarılmak, gereğini yapmak icap etmektedir.
Kur’an; bireysel ve toplumsal ölçekte huzurlu bir hayat yaşamamız hususunda bize rehberlik etmekte; bunun için de önce sorumluluklarımızı hatırlatmaktadır.
Elinizdeki kitapta, huzur ve güven içinde bir hayat yaşamamızı sağlayacak bu ilkelere dikkat çekilmektedir.