Batı toplumlarında sanayileşme sonrasında ortaya çıkan nüfus yoğunluğu ve mekânsal genişleme, kentleri başlı başına bir problem haline getirmiştir. Bu alanda doğan sorunların çözümü için ise Ebenezer Howard’ın “bahçeşehirler” ideali ve Le Corbusier’in “ışıyan şehirler” planı gibi teknik planlamalar ve politikalar devreye girmiştir. Bu politikalar, birtakım eleştirileri de beraberinde getirmiştir.
İşte bu eleştirilerden en önemlisi, modern şehir planlamasının ve kent yaşamının klasikleşmiş bir incelemesi olan Büyük Amerikan Şehirlerinin Ölümü ve Yaşamı adlı
Batı toplumlarında sanayileşme sonrasında ortaya çıkan nüfus yoğunluğu ve mekânsal genişleme, kentleri başlı başına bir problem haline getirmiştir. Bu alanda doğan sorunların çözümü için ise Ebenezer Howard’ın “bahçeşehirler” ideali ve Le Corbusier’in “ışıyan şehirler” planı gibi teknik planlamalar ve politikalar devreye girmiştir. Bu politikalar, birtakım eleştirileri de beraberinde getirmiştir.
İşte bu eleştirilerden en önemlisi, modern şehir planlamasının ve kent yaşamının klasikleşmiş bir incelemesi olan Büyük Amerikan Şehirlerinin Ölümü ve Yaşamı adlı çalışmadır. Kentsel inceleme metinleriyle tanınan yazar Jane Jacobs, bu kitapta şehirlerin nasıl işlediğini, insanların kentsel alanlarla olan etkileşimlerini ve şehirlerin organik birer yaşam alanı olarak, nasıl var olduklarını derinlemesine ele almaktadır.
Kent sosyolojisinin önemine vurgu yapan Ayşen Şatıroğlu, Jacobs’ın kitabını masaya yatırdığı bu çalışmasında; onun, mevcut şehir planlamasına getirdiği eleştirileri analiz ederek, “Modern, Ortodoks şehir planlaması ve şehirlerin yeniden inşasını şekillendiren ilkelere ve hedeflere yönelik bir saldırı” olarak nitelendirdiği kitabının, kentsel planlamanın ortaya çıktığı döneme ve günümüze etkilerini daha iyi konumlandırmak için kapsamlı bir rehber sunuyor.