İran’da uzun sürmüş bir sonbaharda, kaç kere parçalanmış, tasfiye edilmiş olursa olsun hayatta kalmayı başaran feminist hareket, beklenmedik olduğu kadar cüretkâr da olan bir ayaklanmanın körükleyicisi oldu. Kadın ile özgürlüğü birbirine yaşamla bağlayan bir hareket, toplumun tüm kesimlerine politik cesaretin bambaşka bir yolunu açtı. Dehşet ve ölüm politikasının yarattığı kayıtsızlık gibi, zulüm ve acımanın pekiştirdiği ihtiyatlılık da, iç ve dış düşman imgelerinden beslenen kolektif kimlikler de altüst oldu. Adanmışlık, mücadele ve dayanışmada, yaşam devrimci bir güce dönüşt
İran’da uzun sürmüş bir sonbaharda, kaç kere parçalanmış, tasfiye edilmiş olursa olsun hayatta kalmayı başaran feminist hareket, beklenmedik olduğu kadar cüretkâr da olan bir ayaklanmanın körükleyicisi oldu. Kadın ile özgürlüğü birbirine yaşamla bağlayan bir hareket, toplumun tüm kesimlerine politik cesaretin bambaşka bir yolunu açtı. Dehşet ve ölüm politikasının yarattığı kayıtsızlık gibi, zulüm ve acımanın pekiştirdiği ihtiyatlılık da, iç ve dış düşman imgelerinden beslenen kolektif kimlikler de altüst oldu. Adanmışlık, mücadele ve dayanışmada, yaşam devrimci bir güce dönüştü.
Chowra Makaremi, İran’da iktidar ve direnişin uzun tarihini hem aile geçmişi dolayısıyla hem de bir antropolog ve yönetmen olarak yakından biliyor. Sıcağı sıcağına yaşananların ortasında tuttuğu bu günlükte, uzak düştüğü ama çok yakın olduğu bu ayaklanmadan yansıyan görüntüleri, sesleri ve duyguları bu uzun tarihin içindeki başka görüntüler, sesler ve duygularla birleştiriyor. Bir anda patlak veren bu isya¬nın yankılarından, yalnızca mücadele ve şiddet hafızalarının değil, birlikte hayal edilen geleceklerin de bir karşı-arşivini oluşturuyor.