“Günümüzde, kendine feminist dese de demese de tüm kadınları birleştiren başka bir dalga ülkemizi sarmış bulunmakta. ‘Töre cinayeti’ olarak isimlendirilen ve vaktiyle belli yörelerle kısıtlı kalmış kadın cinayetlerinin, iç göçlerin de katkısıyla bütün ülkeye yayıldığı ve kadın karşıtlığının töre kisvesini de yırtıp atıp çırılçıplak karşımıza şiddet ve cinayet olarak dikildiği talihsiz bir dönemdeyiz. Tam da burada kadınların devletin etkin gücüne ihtiyacı var; erkek egemen saplantılardan kurtulmuş bir kolluk gücüne ve hukuk sistemine, bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Ancak
“Günümüzde, kendine feminist dese de demese de tüm kadınları birleştiren başka bir dalga ülkemizi sarmış bulunmakta. ‘Töre cinayeti’ olarak isimlendirilen ve vaktiyle belli yörelerle kısıtlı kalmış kadın cinayetlerinin, iç göçlerin de katkısıyla bütün ülkeye yayıldığı ve kadın karşıtlığının töre kisvesini de yırtıp atıp çırılçıplak karşımıza şiddet ve cinayet olarak dikildiği talihsiz bir dönemdeyiz. Tam da burada kadınların devletin etkin gücüne ihtiyacı var; erkek egemen saplantılardan kurtulmuş bir kolluk gücüne ve hukuk sistemine, bir eğitim sistemine ihtiyaç var. Ancak devlet gerçekten de sadece soyut bir kavramdır ve yönetme gücünü kim ele geçirmişse ona göre ete kemiğe bürünür ve karakter değiştirir.
Kadın düşmanlığının yeryüzünden silindiği, aydınlık günlerin ümidiyle…”
Böyle diyor Erendiz Atasü, bu kitabında. Ülkemizde artık neredeyse her gün karşılaşılan ve faillerinin çoğu kez ağır cezalar almadan, hafifletici nedenlerle en kısa zamanda yeniden sokaklara dönebildiği kadın cinayetleri, hepimizin vicdanlarını kanatan, kanatması gereken bir yaradır. Cumhuriyetin getirdiği kazanımlara rağmen hâlâ erkek egemen bir toplum olan ve kadın haklarının ve özgürlüklerinin kısıtlandığı ülkemizde, Erendiz Atasü de bir aydın olarak, bir kadın olarak kadının toplumumuzdaki yerini ve olması gerektiği yeri, dünyada bu konuda yüzyıllardır yaşanan gelişmelerle de karşılaştırarak, siyasal, ekonomik, ataerkil, ahlaki öğeleri de içerecek şekilde vurguluyor, kadının bir alt-insan türü değil, erkekle eşit bir birey olduğunun altını çiziyor. Atasü’nün sanata ve sanatçıya ve her aydın gibi ülkenin gidişatına, siyasete, kısacası hayatın pek çok alanına dair söyledikleri de var kitabında.