Wilfred Barclay kariyeri boyunca şöhreti, başarıyı ve serveti tatmış bir İngiliz yazardır. Artık yaşı ilerlemiş, evliliği çökmüş, içkiye düşkünlüğü alkolizmin sınırlarında gezinmeye başlamıştır. Hayatındaki bu krizler yetmiyormuş gibi, bir de biyografisini kaleme almak isteyen Amerikalı akademisyen Rick Tucker’ın tacizleriyle uğraşmak zorunda kalır. Tucker, Barclay’nin kendisini resmi biyografi yazarı tayin etmesi talebinde ısrarlıdır. Üstelik yazarın ölümünden sonra bir kâğıt yığını halinde duran anı ve mektuplarının kontrolünün de kendisinde olmasını talep etmektedir. Tucker kariyerini ve geleceğini bağladığı bu
Wilfred Barclay kariyeri boyunca şöhreti, başarıyı ve serveti tatmış bir İngiliz yazardır. Artık yaşı ilerlemiş, evliliği çökmüş, içkiye düşkünlüğü alkolizmin sınırlarında gezinmeye başlamıştır. Hayatındaki bu krizler yetmiyormuş gibi, bir de biyografisini kaleme almak isteyen Amerikalı akademisyen Rick Tucker’ın tacizleriyle uğraşmak zorunda kalır. Tucker, Barclay’nin kendisini resmi biyografi yazarı tayin etmesi talebinde ısrarlıdır. Üstelik yazarın ölümünden sonra bir kâğıt yığını halinde duran anı ve mektuplarının kontrolünün de kendisinde olmasını talep etmektedir. Tucker kariyerini ve geleceğini bağladığı bu projeyi hayata geçirmek için her yolu denemekten çekinmez. Barclay Avrupa’ya kaçarak izini kaybettirmeye çalışırken, Tucker’ın da peşine düşmesiyle bir kovalamaca oyunu başlar. Golding’in olgun bir yazarla onu saplantı haline getirmiş genç akademisyen arasındaki gerilimli ilişkiyi hicvettiği 1984 tarihli bu romanı, sürprizli finaliyle de dikkat çekiyor.