“Ben bu anı daha önce de yaşamamıştım sanki…”
Gül bahçesi maziye, kanlı bir yolculuk…
Kan ve Gül, fantastik bir polisiye. Rengini kandan, kokusunu gülden alan bir roman. Epey hareketli, ziyadesiyle hazin, hayli komik.
Aşk romanları çevirmeni Aziz, bir yangında küle dönüşmek üzereyken, zamanda yolculuk yaparak yirmi yıl öncesine döner. Üstelik yirmi yaş gençleşmiş bir halde. Henüz işlenmemiş bir cinayeti çözmek üzere harekete…
geçmesi pekâlâ mümkündür. Karizmatik sosyopat Abdül’ün hayatını kurtarması… galiba iyi olacaktır.
Mazi tesisatını tamir edebilirse, hayatı, istikbal musluklarından temiz ve tazyikli bir su gibi akacaktır. Biricik aşkı Nergis’ten hiç ayrılmayacak, kızı Zeynep’e hakkıyla babalık edecektir. Pe
“Ben bu anı daha önce de yaşamamıştım sanki…”
Gül bahçesi maziye, kanlı bir yolculuk…
Kan ve Gül, fantastik bir polisiye. Rengini kandan, kokusunu gülden alan bir roman. Epey hareketli, ziyadesiyle hazin, hayli komik.
Aşk romanları çevirmeni Aziz, bir yangında küle dönüşmek üzereyken, zamanda yolculuk yaparak yirmi yıl öncesine döner. Üstelik yirmi yaş gençleşmiş bir halde. Henüz işlenmemiş bir cinayeti çözmek üzere harekete…
geçmesi pekâlâ mümkündür. Karizmatik sosyopat Abdül’ün hayatını kurtarması… galiba iyi olacaktır.
Mazi tesisatını tamir edebilirse, hayatı, istikbal musluklarından temiz ve tazyikli bir su gibi akacaktır. Biricik aşkı Nergis’ten hiç ayrılmayacak, kızı Zeynep’e hakkıyla babalık edecektir. Peki, bu amatör dedektif, kaderin hükmünü değiştirebilecek midir? Geleceği görmek mi daha zordur yoksa geçmişi mi?.. Öncü yazar Alper Canıgüz’den, Dünya Kitap 2018 yılı “En İyi Polisiye roman” ödüllü, büyüleyici ve ayıltıcı bir serüven.
Gün içinde bambaşka bir yerdi Kan ve Gül Kuru Temizleme. Tezgâhın arkasındaki üç eleman ile dükkânı dolduran kalabalığın elleri arasında etamin, patiska ve alpakalar pervasızca savruluyor; polyester, filafil ve flaneller şehvetle çağıldıyor; tartan, tafta ve şifonlar kan ağlıyor; ipek jorjetler onlara histerik kahkahalarla karşılık veriyordu. Bu çılgınlığın arasında gözlerim gayri ihtiyari İskender Doğan’ı aradı ancak kendisi ortalıkta görünmüyordu.
Biraz hayal kırıklığına uğramış idiysem de bu durumu doğal karşılamam gerektiğini biliyordum. Onun işi gündelik operasyonlara katılmak değil, geceleri biz uyurken dünyanın bin bir hali üzerine tefekkür edip, sefil varoluşumuza bir nebze anlam katacak nihai gerçeğin peşinde koşmak ve onu avuçlarında hissettiği anda insanoğlundan çoktan ümidi kestiğini hatırlayıveren merhametli bir tanrı gibi bizim için sessizce iki damla gözyaşı dökmekti.