Aynı zamanda bir hukukçu da olan Şilili edebiyatçı Alia Trabucco Zerán, ses getiren ödüllü çalışması Katil Kadınlar'da, dört farklı dönemde, işledikleri cinayetlerle toplumda infiale yol açan dört farklı kadının hikâyesini, gerek eylemlerini gerekse yargılama süreçlerini titizlikle irdeleyerek aktarıyor. Deli, kıskanç, âşık kadın stereotiplerine sıkıştırılmış bu hikâyelerle, kayda geçirilen hâkim anlatıyı yapısöküme uğratarak, eril tahakkümün işleyişini bir kez daha görmemizi ve toplumsal cinsiyet yasalarına eleştirel bir gözle bakmamızı sağlıyor.
Aynı zamanda bir hukukçu da olan Şilili edebiyatçı Alia Trabucco Zerán, ses getiren ödüllü çalışması Katil Kadınlar'da, dört farklı dönemde, işledikleri cinayetlerle toplumda infiale yol açan dört farklı kadının hikâyesini, gerek eylemlerini gerekse yargılama süreçlerini titizlikle irdeleyerek aktarıyor. Deli, kıskanç, âşık kadın stereotiplerine sıkıştırılmış bu hikâyelerle, kayda geçirilen hâkim anlatıyı yapısöküme uğratarak, eril tahakkümün işleyişini bir kez daha görmemizi ve toplumsal cinsiyet yasalarına eleştirel bir gözle bakmamızı sağlıyor.
Zerán, dünya üzerindeki pek çok ülke ve ulus gibi, "sessizlik yemini" üzerine kurulmuş Şili'nin diktatörlük ve katliamlarla, sınıfsal şiddetle ve delilik boyutuna varmış kadın kırımıyla örülü tarihinin en kuytularında gezinerek her türden suskunluk sözleşmesini ihlal ediyor. Basının tam da kadın hareketinin önemli kazanımlar elde ettiği dönemlerde işlenen bu cinayetler üzerinden köpürttüğü ahlaki paniği, af şeklinde tecelli eden patriyarkal yargı mantığını ve verili rolleri sürekli yeniden tanzim çabalarını ustalıkla çözümlüyor. Kitabın adını her dile getirişinde "Katledilen kadınlar mı?" sorusunun işaret ettiği, zihinde zımnen meşrulaştırılan şiddetin ve kültürel sağırlığın kodlarını faş ediyor. Yargılanma süreçlerinden basının haberleştirme diline varıncaya tanık olduğumuz aşinalık ise can yakıyor.
Öldüren erkek olduğunda, erkekliğinin sorgulanmadığına, suçun bireyselliğine, failin kimi nasıl neden öldürdüğünün, kullandığı silahın ya da içinde bulunduğu şartların dahi önemsizleştiğine dikkat çekiyor Zerán. Ancak katil bir kadın olduğunda, yargılanan her dönemde bütün bir kadınlık oluyor. Çünkü kadın dediğin katil değil delişmen bir sevgili, sonra itaatkâr bir eş, sonra da fedakâr bir anne, sadık bir hizmetçi ve korunmaya muhtaç bir varlık olmalıdır. Aksi yalnızca yasaları değil, bütün bir düzeni tehdit eder.
İşte tam da bu nedenle, "kötü kadınları hatırlamak da feminizme düşen bir görevdir."