Türk yazının anıtsal ismi Osman Şahin, okuyucuyla ilk kez buluşan bu öykülerinde olanaksız bir aşkı, engelleri yenmenin ve yaşama tutunmanın kişiye verdiği sevinci, insanlık tarihine geçmiş bir vahşeti ve soykırımı anlatıyor. Toplumsal önyargıları ve sorgulamaksızın boyun eğmeyi mahkûm ediyor, edebiyatın gücünü kullanarak insanlığı sevgiye ve paylaşmaya çağırıyor.
1995 yılında Srebrenitsa’da işlenen ve “kara bir leke” olarak anılan bu soykırım, bir arada yaşama istencinin yerle bir olduğu bir ülkenin nelerin beklediğini gözler önüne seriyor. Osman Şahin, ortak paydalara değil farklı
Türk yazının anıtsal ismi Osman Şahin, okuyucuyla ilk kez buluşan bu öykülerinde olanaksız bir aşkı, engelleri yenmenin ve yaşama tutunmanın kişiye verdiği sevinci, insanlık tarihine geçmiş bir vahşeti ve soykırımı anlatıyor. Toplumsal önyargıları ve sorgulamaksızın boyun eğmeyi mahkûm ediyor, edebiyatın gücünü kullanarak insanlığı sevgiye ve paylaşmaya çağırıyor.
1995 yılında Srebrenitsa’da işlenen ve “kara bir leke” olarak anılan bu soykırım, bir arada yaşama istencinin yerle bir olduğu bir ülkenin nelerin beklediğini gözler önüne seriyor. Osman Şahin, ortak paydalara değil farklı olan noktalara vurgu yapmanın bir toplumu içten içe çürüttüğünü, bunun da acısını en çok masum insanların çektiğini vurguluyor.
“İnsanların önündeki engelleri kaldıralım derim. En büyük engel, ‘sevgisizliktir’…
Yenelim artık sevgisizliği diyorum, yenelim!”