Güzel, alımlı, mütevazı, kendine hâkim, yani Hellenlerin sōphrōn diyeceği bir delikanlıdır Kharmides. Sokrates onun bu göz alıcı güzelliğinin yanısıra ruhunun da güzel olduğunu kanıtlamak istercesine onu akrabası ve hamisi Kritias ile sōphrosynēyi tartışmaya çağırır. Bu kavram Eski Yunan toplumunda ve düşünce dünyasında genel olarak ılılmlılık, ölçülülük, ihtiyatlılık, kendine hâkim olma ve bilgelik olarak anlaşılsa da Platon Kharmides’te bu anlamların hiçbirine değinmez. Sakinlik, yavaşlık, utanma duygusu ile başlayan sōphrosynē tanımlarına “başkasının değil kendi işiyle uğr
Güzel, alımlı, mütevazı, kendine hâkim, yani Hellenlerin sōphrōn diyeceği bir delikanlıdır Kharmides. Sokrates onun bu göz alıcı güzelliğinin yanısıra ruhunun da güzel olduğunu kanıtlamak istercesine onu akrabası ve hamisi Kritias ile sōphrosynēyi tartışmaya çağırır. Bu kavram Eski Yunan toplumunda ve düşünce dünyasında genel olarak ılılmlılık, ölçülülük, ihtiyatlılık, kendine hâkim olma ve bilgelik olarak anlaşılsa da Platon Kharmides’te bu anlamların hiçbirine değinmez. Sakinlik, yavaşlık, utanma duygusu ile başlayan sōphrosynē tanımlarına “başkasının değil kendi işiyle uğraşma”, “uğraştığı işin iyi ve faydalı olduğunun farkında olma” tanımları ile devam eder. Sonrasında bilme ve bilim tartışmasına evrilen bu diyalogda, ‘Kendini bil!’ düsturu ile Sokrates’in ünlü “Tek bildiğim bilmediğimi bilmemdir” sözü karşımıza çıkar. Sahi, bilimin ve bilgisizliğin bilimi midir sōphrosynē ya da insanın neyi bildiğinin ve neyi bilmediğinin bilimi? Ne faydası vardır insana böyle bir bilmenin, mutlu kılar mı insanı? Fayda sağlamayan ve mutlu kılmayan bir erdem olabilir mi sōphrosynē? Tüm bu sorularla baş başa bırakır Sokrates bizi ve yanımıza sōphrosynēnin ne olduğunu değil ne olmadığını öğrenmek kâr kalır ancak.