Molière’in tiyatro topluluğu tarafından XIV. Louis’nin karşısında temsil edilmiş ve kralın takdirini kazanmış Kibarlık Budalası, Fransa’da burjuvaların iyice palazlanıp zenginliği ele geçirmeye başladıkları fakat asilzadelerin yüksek toplumsal statüsünden henüz çok uzak oldukları bir dönemin komedisi. Asillere hayran, paralı ama cahil ve kültürsüz Mösyö Jourdain, onun asalet hayranlığını sonuna kadar sömüren Kont, her biri kendi maddi çıkarının peşindeki hocalar ve tabii ki küçük aşk hikâyeleri… Sivri kaleminin eleştiri oklarını toplumun hiçbir kesiminden sakınmayan Molière, bu oyununda d&o
Molière’in tiyatro topluluğu tarafından XIV. Louis’nin karşısında temsil edilmiş ve kralın takdirini kazanmış Kibarlık Budalası, Fransa’da burjuvaların iyice palazlanıp zenginliği ele geçirmeye başladıkları fakat asilzadelerin yüksek toplumsal statüsünden henüz çok uzak oldukları bir dönemin komedisi. Asillere hayran, paralı ama cahil ve kültürsüz Mösyö Jourdain, onun asalet hayranlığını sonuna kadar sömüren Kont, her biri kendi maddi çıkarının peşindeki hocalar ve tabii ki küçük aşk hikâyeleri… Sivri kaleminin eleştiri oklarını toplumun hiçbir kesiminden sakınmayan Molière, bu oyununda dönemin yaygın Turquerie merakına uygun olarak Osmanlı sarayına da selam çakıyor. “Bendeniz hatırı sayılır mevkilerde bulunmuş bir aileden geliyorum. Orduda altı yıl görev yapma şerefine nail oldum. Epeyce param pulum da var, istesem kendime bir asalet sanı payelendirirdim ama benim bu taraklarda bezim yoktur. Yerimde başkası olsa hakkımdır deyip bir san yakıştırıverirdi kendine. Velhasılıkelam, açıkça derim ki ben asilzade değilim.”