Mercan görmezden gelinen, başkasına bağışlanacak bir dünya hayal eden, varlık çabası hayatını sürdürmekten ziyade yaşadığını fark ettirmek olan bir kahraman. Ona dünya diye sunulanları öfkeye dönüştürmesine tanık olduğumuz Mercan, mizahıyla öfkesini birleştirerek özgürleşiyor. Önce bir umut, sonra inatla çıktığı yollarda muhatap ararken kendini buluyor.
Bu roman, sadece Mercan’ın romanı değil.
Kul, Seray Şahiner edebiyatını derinleştiren, zenginleştiren, daha da çarpıcı hale getiren bir roman. Başka bir İstanbul’u görmeye cesaret eden, aidiyet duygusuna yeniden bakmamızı öneren, sınıf meselesini bambaşka bir yerden
Mercan görmezden gelinen, başkasına bağışlanacak bir dünya hayal eden, varlık çabası hayatını sürdürmekten ziyade yaşadığını fark ettirmek olan bir kahraman. Ona dünya diye sunulanları öfkeye dönüştürmesine tanık olduğumuz Mercan, mizahıyla öfkesini birleştirerek özgürleşiyor. Önce bir umut, sonra inatla çıktığı yollarda muhatap ararken kendini buluyor.
Bu roman, sadece Mercan’ın romanı değil.
Kul, Seray Şahiner edebiyatını derinleştiren, zenginleştiren, daha da çarpıcı hale getiren bir roman. Başka bir İstanbul’u görmeye cesaret eden, aidiyet duygusuna yeniden bakmamızı öneren, sınıf meselesini bambaşka bir yerden ele alan, kentsel dönüşüm adı verilen toptancılığın zararlarını ifşa eden Kul, okuyucusuyla tekrar buluşuyor.
Orhan Kemal Roman Armağanı’yla taltif edilen ve tiyatro oyunu olarak da sahnelenen Kul, Mercan’ı edebiyat tarihinin müstesna bir yerine zarifçe yerleştiriyor.
“Buzdolabı hırıltısı ne demek? Şıp şıp damlatan musluğun sesi ne demek? Sokaklarda ilaç niyetine merhaba diyecek bir kişi bulamayıp da televizyona sığınmak ne demek? Yemeği tepside yemek ne demek? Yemekten sonra meyve soyarken yanında bir dilimini uzatacak bir insan olmaması ne demek? Yalnız insan, bilirdi bunları…”