Jacques Lacan’ın psikanalitik teorilerinin Budist felsefeyle uyumlu olmadığına ilişkin ikna edici bir argüman bu kitap. Budizm kopuşu ve arzunun ortadan kaldırılmasını vurgular, oysa Lacan’a göre arzu insan davranışının itici gücü ve bilinçdışının önemli bir bileşenidir.
Budizm “arzu çemberi”nden çıkışı kutlarken Lacan öznenin tam da bu “çember”e
düşüşünü kutlar: kişinin “arzusundan ödün vermemesi” tüm gerçekliği dengeden
çıkaran çılgınca bir arzuya radikal, öznel bir bağlılık anlamına gelir.
Žižek’in görün&uu
Jacques Lacan’ın psikanalitik teorilerinin Budist felsefeyle uyumlu olmadığına ilişkin ikna edici bir argüman bu kitap. Budizm kopuşu ve arzunun ortadan kaldırılmasını vurgular, oysa Lacan’a göre arzu insan davranışının itici gücü ve bilinçdışının önemli bir bileşenidir.
Budizm “arzu çemberi”nden çıkışı kutlarken Lacan öznenin tam da bu “çember”e
düşüşünü kutlar: kişinin “arzusundan ödün vermemesi” tüm gerçekliği dengeden
çıkaran çılgınca bir arzuya radikal, öznel bir bağlılık anlamına gelir.
Žižek’in görünüşte benzer iki yaklaşım arasındaki bu gerilimi ele alan analizi, insan
psikolojisinin ve arzunun doğasının karmaşıklığını ortaya koyarak düşündürücü
bir keşif sunuyor. Psikanaliz, Budizm veya ikisi arasındaki ilişkiyle ilgilenen herkes
için ufuk açıcı bir kaynak.