Demir ökçeleriyle nam salmış III. Osman’ın Kostantiniyye’sinde şehrin muhtelif yerlerine gerdiği korsan mahyalarla tanınan büyük bir bela vardır; şakşakçılardan kavuk sallayanlarına, zübüklerden taht peşinde koşanlarına... hepsinin uykusunu kaçırır Mahya İblisi.
Elinizdeki kitap uçmayı bırakan sözlerin konduğu sayfalarla doludur; nereden geldiği meçhul garip ve acayip inlemeleri, cadı kahkahalarını, cin kıkırdamalarını, hortlak feryatlarını da duymanız pek mümkündür. Hürer Ebeoğlu, gerçeklerle hülyaların karıştığı bu romanda kafeslerle çevrelediğimiz vicdanları
Demir ökçeleriyle nam salmış III. Osman’ın Kostantiniyye’sinde şehrin muhtelif yerlerine gerdiği korsan mahyalarla tanınan büyük bir bela vardır; şakşakçılardan kavuk sallayanlarına, zübüklerden taht peşinde koşanlarına... hepsinin uykusunu kaçırır Mahya İblisi.
Elinizdeki kitap uçmayı bırakan sözlerin konduğu sayfalarla doludur; nereden geldiği meçhul garip ve acayip inlemeleri, cadı kahkahalarını, cin kıkırdamalarını, hortlak feryatlarını da duymanız pek mümkündür. Hürer Ebeoğlu, gerçeklerle hülyaların karıştığı bu romanda kafeslerle çevrelediğimiz vicdanlarımızı sahici bir hesaplaşmaya davet ediyor.
“Mahya İblisi gitmeden önce gözünü tıkabasa Kostantiniyye’yle doldurdu. Bu dünya üzerinde kuracağı son hayal elbette ki Süleymaniye’nin minareleri arasına gerilmiş bir korsan mahya olmalıydı: KUL OLMA İNSAN OL.”