Sesler… Bu sesler Abdullah’ı deli edecekti. Bomba atıldığında bir şey görmüyorlardı ama o sesler, onlar yok mu:
“Sesler… Tarifi zor ve imkânsız seslerdi. Filmlerde tank, top sesi olur ya, öyle değil; çok farklı, çok korkunç sesler. O sesin içinde her şey vardı, yıkım vardı, ölüm vardı.”
2015 yılının sonbaharından 2016’nın ilk aylarına kadar Diyarbakır Sur, tarihinin en acımasız günlerini yaşadı. 100 gün süren kuşatma ve bombardımanla sadece binalar değil, umutlar, hayaller ve aileler de yıkıldı. Bir yandan patlayan bom
Sesler… Bu sesler Abdullah’ı deli edecekti. Bomba atıldığında bir şey görmüyorlardı ama o sesler, onlar yok mu:
“Sesler… Tarifi zor ve imkânsız seslerdi. Filmlerde tank, top sesi olur ya, öyle değil; çok farklı, çok korkunç sesler. O sesin içinde her şey vardı, yıkım vardı, ölüm vardı.”
2015 yılının sonbaharından 2016’nın ilk aylarına kadar Diyarbakır Sur, tarihinin en acımasız günlerini yaşadı. 100 gün süren kuşatma ve bombardımanla sadece binalar değil, umutlar, hayaller ve aileler de yıkıldı. Bir yandan patlayan bombalar, yıkılan sokaklar; diğer yanda açlık, susuzluk ve göç. Binlerce insan evsiz kaldı, yüzlercesi hayatını kaybetti. Ama bu yıkımın ortasında yaşam, inatla ve büyük bir cesaretle devam etti.
O SESLER, Diyarbakır’ın kalbi Sur’un yıkımının şehri nasıl etkilediğine, bombardıman altındaki şehirde gündelik yaşamın nasıl aktığına, farklı kesimlerin bu dehşeti nasıl yaşadığına odaklanıyor. Nurcan Baysal, “Bom, bom” sesleri arasında zengin ve yoksul mahallelerde, okullarda, hastanelerde, pazarda, sokak aralarında, korunaklı sitelerde, camilerin içinde dolaşıyor; farklı hakikatlere, acılara, direnişe tanıklık ediyor… Görmediğini görmeye ve anlamaya çalışıyor.