Paul de Man’ın bu önemli teorik çalışması, Rousseau, Nietzsche, Rilke ve Proust’un örnek metinlerine dayanan bir okuma ve yorumlama tarzı ortaya koymaktadır. Kitap boyunca, çağdaş eleştirideki meseleler polemik yerine analitik olarak ele alınmaktadır. Edebi metinlerin neden güçlü anlam kaynakları olmasına rağmen epistemolojik olarak tam aksine bir o kadar güvenilmez olduğu retorik bir analizle sorgulanır. De Man bu gerilimin altında metin, tarihsel eleştiri ve dil felsefesini tartışmaktadır.
“Edebi anlatı, dile dayanmak zorunda olduğu için, kendi hikâye anlatamama öyküsünü anlatır... De Man güzel ve ikna edici bir şekilde dilin kend
Paul de Man’ın bu önemli teorik çalışması, Rousseau, Nietzsche, Rilke ve Proust’un örnek metinlerine dayanan bir okuma ve yorumlama tarzı ortaya koymaktadır. Kitap boyunca, çağdaş eleştirideki meseleler polemik yerine analitik olarak ele alınmaktadır. Edebi metinlerin neden güçlü anlam kaynakları olmasına rağmen epistemolojik olarak tam aksine bir o kadar güvenilmez olduğu retorik bir analizle sorgulanır. De Man bu gerilimin altında metin, tarihsel eleştiri ve dil felsefesini tartışmaktadır.
“Edebi anlatı, dile dayanmak zorunda olduğu için, kendi hikâye anlatamama öyküsünü anlatır... De Man güzel ve ikna edici bir şekilde dilin kendi içine döndüğünü, retoriğin güvenilmez olduğunu gösteriyor.”
–Julia Epstein, Washington Post Book World
“Paul de Man, çalışmasına “yapısökümcü eleştiri” geleneğiyle
devam ediyor... [ki bu] tüm dilin inşa edildiği gözlemiyle başlıyor;
bu nedenle eleştirinin görevi onu yapısöküme uğratmak ve ardında yatanı ortaya çıkarmaktır.”
–Caroline D. Eckhardt, World Literature Today