Zihnimizdeki hayaletlere ve canavarlara kulak asmadan yalnızca gerçek kötülüklerle yetinsek hayat ne kadar güzel, ıstırabımızsa ne kadar katlanılabilir olurdu.
İsviçre Alpler’inde yaşayan bir papaz, teyzesi ölen ve kendisine bakabilecek başka akrabası olmayan kör bir kızı Tanrı’ya hizmet etmek amacıyla, halihazırda bakmakla yükümlü beş çocuğunun bulunduğu eve götürüp evlat edinmeye karar verir. Bu karar ev halkında şaşkınlığa neden olmakla kalmayıp bir dizi başka olayı da tetikler ve papazın Hıristiyan hayırseverliğini tensel aşkla karıştırmasına ve bunun sonuçlarına katlanmasına yol aça
Zihnimizdeki hayaletlere ve canavarlara kulak asmadan yalnızca gerçek kötülüklerle yetinsek hayat ne kadar güzel, ıstırabımızsa ne kadar katlanılabilir olurdu.
İsviçre Alpler’inde yaşayan bir papaz, teyzesi ölen ve kendisine bakabilecek başka akrabası olmayan kör bir kızı Tanrı’ya hizmet etmek amacıyla, halihazırda bakmakla yükümlü beş çocuğunun bulunduğu eve götürüp evlat edinmeye karar verir. Bu karar ev halkında şaşkınlığa neden olmakla kalmayıp bir dizi başka olayı da tetikler ve papazın Hıristiyan hayırseverliğini tensel aşkla karıştırmasına ve bunun sonuçlarına katlanmasına yol açar.
André Gide eserlerini günah ve arzu arasındaki çatışma, ahlaki körlük, insan benliğinin çelişkili doğası üzerine temellendirmiştir, Pastoral Senfoni de bu açıdan yazarın dünyasına giriş niteliğinde, derin ve düşündürücü bir romandır.
“Bazı insanlar, düşüncelerinde ne sığ ne de kolay olan bir dinginliğin sırrını bulmuşlardır. Gide’in sırrıysa, bütün şüphelerinin ortasında, insan olmanın gururunu hiç kaybetmemesinde saklıdır.”
Albert Camus