İki metre boyunda olmasına rağmen kendisine Putzi, yani “küçük adam” lakabı takıldı. 1910’larda bohem New York’ta sanat simsarı, boş zamanlarında müzisyenlik yapan Ernst Hanfstaengl, on yıl sonra Hitler’in sırdaşı ve piyanisti oldu. Nazileri kıskanan bu eksantrik piyanist gece gündüz para, aile ve Wagner melodileri sunduğu liderine hayran kalmıştı.
İki vatanı olan Almanya ile Amerika Birleşik Devletleri arasında ittifak hayal ediyordu. 1933’te Reich’ın yabancı basınının başına atandı ve kaderine inandı. Ama utançtan başka bir şey elde edemedi. İnanılmaz sürgünü onu Roosevelt’e götürdü
İki metre boyunda olmasına rağmen kendisine Putzi, yani “küçük adam” lakabı takıldı. 1910’larda bohem New York’ta sanat simsarı, boş zamanlarında müzisyenlik yapan Ernst Hanfstaengl, on yıl sonra Hitler’in sırdaşı ve piyanisti oldu. Nazileri kıskanan bu eksantrik piyanist gece gündüz para, aile ve Wagner melodileri sunduğu liderine hayran kalmıştı.
İki vatanı olan Almanya ile Amerika Birleşik Devletleri arasında ittifak hayal ediyordu. 1933’te Reich’ın yabancı basınının başına atandı ve kaderine inandı. Ama utançtan başka bir şey elde edemedi. İnanılmaz sürgünü onu Roosevelt’e götürdü ve kendini İkinci Dünya Savaşı sırasında Führer’in muhbiri olarak buldu.
Bazıları için o bir hain ya da önemsiz bir soytarı, bazıları için ise kötülüğün mimarlarından biriydi. Onun trajik, burlesk hikâyesi gizemli bir roman kahramanının hikâyesidir.
Hitler’in Piyanisti, Goebbels, Goring ve Mitford kardeşlerin yanı sıra Thomas Mann, Carl Jungve Romy Schneider’la da tanıştığımız, ihtişam ve felaketle dolu bir yüzyılın romanı.