Deus vult versus fî-sebîlillah.
Deus vult [Tanrı istiyor], Haçlı askerinin şiarıydı: “Tanrı’nın isteği”yle çıkılan seferde dökülecek kan “kutsal savaşın” gereğiydi. Haçlı ordularına karşı koyan Müslümanların da, yaptıkları savaşın fî-sebîlillah [Allah yolunda] cihad olduğu konusunda en ufak bir kuşkuları yoktu. Başta kutsal topraklar olmak üzere “darülislamı” korumak adına “kâfirlere” karşı savaşıyorlardı. Her iki taraf da Tanrı’nın iradesini/isteğini/arzusunu yerine getiriyordu. Papa önderliğinde toplanan “kutsal ittifak,” Müslümanları bu
Deus vult versus fî-sebîlillah.
Deus vult [Tanrı istiyor], Haçlı askerinin şiarıydı: “Tanrı’nın isteği”yle çıkılan seferde dökülecek kan “kutsal savaşın” gereğiydi. Haçlı ordularına karşı koyan Müslümanların da, yaptıkları savaşın fî-sebîlillah [Allah yolunda] cihad olduğu konusunda en ufak bir kuşkuları yoktu. Başta kutsal topraklar olmak üzere “darülislamı” korumak adına “kâfirlere” karşı savaşıyorlardı. Her iki taraf da Tanrı’nın iradesini/isteğini/arzusunu yerine getiriyordu. Papa önderliğinde toplanan “kutsal ittifak,” Müslümanları bulundukları topraklardan çıkartmak üzere saldırıya geçiyor, buna karşılık Müslüman hükümdarlar da halklarına “kutsal çağrı”da bulunarak (cihad ve nefîr-i âmm ilan ederek) topraklarını savunmaya davet ediyorlardı. Elinizdeki kitap, topraklarının Hristiyan devletlerce istilası tehdidiyle karşı karşıya kaldığında Müslüman Osmanlı devletinin ilan ettiği cihad ve nefîr-i âmm uygulamalarını incelemektedir.