Yazın hayatının kırkıncı yılında Mehmet Yaşın’dan yeni bir roman: “Selam Metin, Ben Berceste.”
Kadim aşk hikâyelerinden bugüne yaratıcıların “gerçek” deneyimleri çoğu okura eserden daha cazibeli gelmiştir. “Selam Metin, Ben Berceste” bir kurgu olduğu hâlde gerçek hayatlara daha yakın. Hem kimseleri yormadan, kurmaca kartlarının açık edilerek oynandığı sıradışı bir roman hem de yazarının Türkiye’de bulunmadığı son on yılda Atina, Rodos, Üsküp, Berlin, Cambridge ve Londra gibi kentlerde yazdığı sınırdışından bir anlatı. Kabulleri, kalıpları zorluyor Yaşın; “itirafl
Yazın hayatının kırkıncı yılında Mehmet Yaşın’dan yeni bir roman: “Selam Metin, Ben Berceste.”
Kadim aşk hikâyelerinden bugüne yaratıcıların “gerçek” deneyimleri çoğu okura eserden daha cazibeli gelmiştir. “Selam Metin, Ben Berceste” bir kurgu olduğu hâlde gerçek hayatlara daha yakın. Hem kimseleri yormadan, kurmaca kartlarının açık edilerek oynandığı sıradışı bir roman hem de yazarının Türkiye’de bulunmadığı son on yılda Atina, Rodos, Üsküp, Berlin, Cambridge ve Londra gibi kentlerde yazdığı sınırdışından bir anlatı. Kabulleri, kalıpları zorluyor Yaşın; “itiraflarla” başlayan bir aşk-yas-yaşlanmazlık ve bir sinirucu romanı sunuyor okura.
Çokdilli, antikahraman zengini, karamizahla dolu ve her şey olduğu gibi.
“Ses”i?
çınn n n ç ı ı n N N N.
“Bir eyva a a h koptu içimde. Kaldırmasaydım keşke ahizeyi. Öylesine dayanılmaz bir işkenceye dönmüştü ki Berceste’nin hep aynı şekilde tekraar
tek r a a a r t e k r a r lanan telefonları, tek kelime edebilecek hâlde değilim. Benden tıss çıkmayınca, aynı sabit vurgularla aynı sözleri tekrarladı:
‘Selam Metin BEN Bercesteee.’