‘’Bazen , sabahları uyanmak istememin tek nedeni sen oluyorsun.’’
Bir kalenin iki ucunda , birbirinden çok farklı iki yaşam…
Lou saçlarını Prenses Leia gibi toplar, rengarenk çoraplar, tuhaf ayakkabılar, mücevherlerle süslü elbiseler giyerdi, Will şık ceketler ve beyaz gömlekleri tercih ederdi.
Lou sürekli konuşur, kötü espriler yapardı, Will etrafına kibirli bakışlar atardı.
Lou kasabasından hiç çıkmamıştı, Will’in dünyada gezmediği çok az yer kalmıştı.
Lou yıllardır küçük bir kafede çalışmıştı, Will çok hırslı bir iş adamıydı.
Lou koşmaktan
‘’Bazen , sabahları uyanmak istememin tek nedeni sen oluyorsun.’’
Bir kalenin iki ucunda , birbirinden çok farklı iki yaşam…
Lou saçlarını Prenses Leia gibi toplar, rengarenk çoraplar, tuhaf ayakkabılar, mücevherlerle süslü elbiseler giyerdi, Will şık ceketler ve beyaz gömlekleri tercih ederdi.
Lou sürekli konuşur, kötü espriler yapardı, Will etrafına kibirli bakışlar atardı.
Lou kasabasından hiç çıkmamıştı, Will’in dünyada gezmediği çok az yer kalmıştı.
Lou yıllardır küçük bir kafede çalışmıştı, Will çok hırslı bir iş adamıydı.
Lou koşmaktan bile hoşlanmazdı, Will yamaç paraşütü yapar dağa tırmanırdı.
Lou’nun yedi yıldır süren bir ilişkisi vardı, Will’in son ilişkisi yedi ay sürünce inanamamıştı.
Bu yaşamlar, bir gün Will’in yaşadığı korkunç bir trafik kazasıyla kesişti.
Ailesini geçindirmek zorunda kalan Lou’nun işe ihtiyacı vardı. Artık tekerlekli sandalyeye mahkum olan Will’inse, yaşamaya devam edebilmek için bir nedene.
Hayata bir kez geldiğimizi ve onu cesurca yaşamamız gerektiğini , bazen imkansız bir aşk masalı hatırlatır bize…