Daha önce Türk sinemasının Osmanlı’daki yolculuğunun izini süren Ali Özuyar, “Sessiz Dönem Türk Sinema Tarihi”nin ikinci cildinde hikâyeyi kaldığı yerden devam ettiriyor. Türk sinemasının 1923-1931 yılları arasındaki durumu, dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik koşulları bağlamında, adli vakalara varıncaya kadar ayrıntılı bir şekilde anlatılarak sessiz dönem Türk sinema tarihi tamamlanıyor. Film şirketleri, filmlerin ithali, dağıtımı, gösterimi ve yeni açılan sinemaların yanı sıra seyircinin ilgisi, oyuncular, sinemacıların sorunları ve başarıları da masaya yatırılıyor.
Kitapta, 1927 yılının
Daha önce Türk sinemasının Osmanlı’daki yolculuğunun izini süren Ali Özuyar, “Sessiz Dönem Türk Sinema Tarihi”nin ikinci cildinde hikâyeyi kaldığı yerden devam ettiriyor. Türk sinemasının 1923-1931 yılları arasındaki durumu, dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik koşulları bağlamında, adli vakalara varıncaya kadar ayrıntılı bir şekilde anlatılarak sessiz dönem Türk sinema tarihi tamamlanıyor. Film şirketleri, filmlerin ithali, dağıtımı, gösterimi ve yeni açılan sinemaların yanı sıra seyircinin ilgisi, oyuncular, sinemacıların sorunları ve başarıları da masaya yatırılıyor.
Kitapta, 1927 yılının sonlarına doğru sinema tarihinde adeta teknik ve estetik bir devrime yol açan sesli sinemanın Türkiye’deki hikâyesine de değiniliyor. Sesli filme geçiş süreci ayrıntılı bir şekilde ele alınırken sektörün bakış açısını tam olarak ortaya koymak için dönemin önde gelen sinemacılarının basına yansıyan görüşlerine yer veriliyor. Son bölümde ise bazıları ilk kez Latin harfleriyle yayımlanan, dönemin önde gelen isimleriyle yapılan röportajlar bekliyor okuru. Ali Özuyar gerek bilgiler, anılar ve mülakatlarla gerek görsellerle bir dönemin panoramasını verirken aslında çiçeği burnunda Cumhuriyet’in kültürüne de ayna tutuyor.