“Başka zaman olsa, iyi kötü sıradan bir zaman olsa, daima telefonlarına bakan insanlar olur, sabah, öğlen, gece, kaldırımın orta yerinde, yanlarından seğirten herkese kayıtsız, ellerindeki cihazın içine düşmüş, o cihaz tarafından büyülenmiş ve yutulmuş insanlar ya da üstüne yürüyen, sonra bir anda dümen kıranlar, ama onca dijital müptela şimdi yapamıyor bunu, telefonlar kapalı, her şey çökmüş çökmüş çökmüş.”
Amerikan edebiyatının en büyük yazarlarından Don DeLillo’dan ahir zamanlara dair yeni bir anlatı: Sessizlik. DeLillo, pandemiden hemen önce yazdığı bu kısa ve sarsıcı metinde ekranların aniden karardığı bir dünya kurguluyor ve insanlık durumuna dair son hakikatleri kendine özgü mesafeli ironisiyle ortaya koyuyor. En sadık ilişk
“Başka zaman olsa, iyi kötü sıradan bir zaman olsa, daima telefonlarına bakan insanlar olur, sabah, öğlen, gece, kaldırımın orta yerinde, yanlarından seğirten herkese kayıtsız, ellerindeki cihazın içine düşmüş, o cihaz tarafından büyülenmiş ve yutulmuş insanlar ya da üstüne yürüyen, sonra bir anda dümen kıranlar, ama onca dijital müptela şimdi yapamıyor bunu, telefonlar kapalı, her şey çökmüş çökmüş çökmüş.”
Amerikan edebiyatının en büyük yazarlarından Don DeLillo’dan ahir zamanlara dair yeni bir anlatı: Sessizlik. DeLillo, pandemiden hemen önce yazdığı bu kısa ve sarsıcı metinde ekranların aniden karardığı bir dünya kurguluyor ve insanlık durumuna dair son hakikatleri kendine özgü mesafeli ironisiyle ortaya koyuyor. En sadık ilişkilerini telefonlarıyla kuran, veri akışlarına bel bağlamış ve değil ekran ışığından yoksun bir hayatı, bir saati bile hayal edemeyecek bir toplumun fertleri, Sessizlik’in analog kıyametinde kanatları olmayan kuşlar gibi savruluyor, kendi varlıklarını anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Bir kopuşun hikâyesi bu anlatılan, ileri teknolojiden taşlarla sopalar çağına geri dönüş; DeLillo, en basit mizansenlerde bile tüyler ürperten ayrıntılar yakalamayı, aynayı okura tutmayı başarıyor.
“İnsanı ürkütecek denli isabetli.” – Observer