Bir rüzgâr eser; bazen çöllerin üstünde yankılanır, bazen kubbelerin gölgelerinde süzülür. İran, o rüzgârın taşıdığı hatıralarla dolu bir ülke… Serdar Gündoğdu, Simurg’un Gölgesinde İran ile o hatıraları birer birer gün yüzüne çıkarıyor. İsfahan’ın çinilerindeki mavi düşleri, Şiraz’ın gülleri arasında kaybolan mısraları, Persepolis’in yıkılmış ama hâlâ mağrur sütunlarını ve daha nicesini anlatıyor. Ama bu, sadece şehirlerin de
Bir rüzgâr eser; bazen çöllerin üstünde yankılanır, bazen kubbelerin gölgelerinde süzülür. İran, o rüzgârın taşıdığı hatıralarla dolu bir ülke… Serdar Gündoğdu, Simurg’un Gölgesinde İran ile o hatıraları birer birer gün yüzüne çıkarıyor. İsfahan’ın çinilerindeki mavi düşleri, Şiraz’ın gülleri arasında kaybolan mısraları, Persepolis’in yıkılmış ama hâlâ mağrur sütunlarını ve daha nicesini anlatıyor. Ama bu, sadece şehirlerin değil, o şehirlerin dokusunda yaşayan insanların, hikâyelerin ve hayallerin kitabı.
Bu eser, okurunu İran’ın renkli çarşılarına, sessiz avlularına ve sararmış tarih sayfalarına götürürken bir soruyla baş başa bırakıyor: Simurg’un gölgesinde yürümek, aslında kendi yolunu aramak değil midir?