Sırça Köşkün Masalcısı, hayata tutunabilmesinin tek nedeni yazmak olan Kemalettin Tuğcu’nun yaşamöyküsü. Engelli olduğu için dış dünyayla ilişki kuramayan, içine kapanarak kendi yarattığı bir dünyada yaşayan Tuğcu, okuma yazmayı da yabancı dili de evinde, kendi başına öğrenmişti. Yazarak doldurduğu yüzlerce sayfayı evinin bahçesinde yakmaya karar verecek kadar kendi dünyasına çekilmişti. İstanbul dışına neredeyse hiç çıkmayan, bir-iki görüşme dışında hiç röportaj vermeyen Tuğcu, kitaplarında kimsesizlerin, yetimlerin, sokak çocuklarının buruk, acıklı, hüzünlü &ou
Sırça Köşkün Masalcısı, hayata tutunabilmesinin tek nedeni yazmak olan Kemalettin Tuğcu’nun yaşamöyküsü. Engelli olduğu için dış dünyayla ilişki kuramayan, içine kapanarak kendi yarattığı bir dünyada yaşayan Tuğcu, okuma yazmayı da yabancı dili de evinde, kendi başına öğrenmişti. Yazarak doldurduğu yüzlerce sayfayı evinin bahçesinde yakmaya karar verecek kadar kendi dünyasına çekilmişti. İstanbul dışına neredeyse hiç çıkmayan, bir-iki görüşme dışında hiç röportaj vermeyen Tuğcu, kitaplarında kimsesizlerin, yetimlerin, sokak çocuklarının buruk, acıklı, hüzünlü öykülerini anlatmıştır. Yoksulluk ve zenginlik, iyilik ve kötülük Tuğcu’nun kitaplarının ana eksenini oluştururken, yazar, çocukların dünyasında yer etmeyi, onları etkilemeyi ve okuma alışkanlığı edindirmeyi başarmıştır. 1940’lardan 1980’lere kadar onu tanımayan, kitaplarını okumayan çocuk neredeyse yok gibidir. Kemalettin Tuğcu’nun yeğeni Nemika Tuğcu, güçlükleri, yalnızlığı ve acıları yazarak göğüslemeye çalışan bir yazarın yaşamındaki bilinmeyen yönleri roman tadında bir yapıtla sunuyor okura.