Türk edebiyatının velut kalemlerinden hâce-i evvel Ahmed Midhat Efendi ile, henüz 18 yaşında iken yazdığı şiirlerle kendisini gösteren ve güzelliğiyle şöhret bulan şair Fıtnat Hanım arasında 1870'li yılların sonlarında tutkulu bir aşk yaşanır. Taraflar aşklarını, karşılıklı şiir ve nazirelerini de içeren mektuplarla dile getirirler. Ahmed Midhat Efendi'nin oğlu Galib Midhat, yazılışlarından otuz yıl sonra (1908) babasının arşivinde bulduğu mektupları 1928'de Akşam gazetesinde tefrika eder. Yazışma ve buluşma dönemlerine ayrılan ve Ahmed Midhat Efendi'nin Kemalpaşazade Said Bey'i Cağaloğlu'ndaki Ankara caddesinde dövmesiyle son bulduğu düşünülen bu aşktan geriye -korunabilen- yirmi altı mektup kalır.
Ahmed Midhat Efendi'nin "S
Türk edebiyatının velut kalemlerinden hâce-i evvel Ahmed Midhat Efendi ile, henüz 18 yaşında iken yazdığı şiirlerle kendisini gösteren ve güzelliğiyle şöhret bulan şair Fıtnat Hanım arasında 1870'li yılların sonlarında tutkulu bir aşk yaşanır. Taraflar aşklarını, karşılıklı şiir ve nazirelerini de içeren mektuplarla dile getirirler. Ahmed Midhat Efendi'nin oğlu Galib Midhat, yazılışlarından otuz yıl sonra (1908) babasının arşivinde bulduğu mektupları 1928'de Akşam gazetesinde tefrika eder. Yazışma ve buluşma dönemlerine ayrılan ve Ahmed Midhat Efendi'nin Kemalpaşazade Said Bey'i Cağaloğlu'ndaki Ankara caddesinde dövmesiyle son bulduğu düşünülen bu aşktan geriye -korunabilen- yirmi altı mektup kalır.
Ahmed Midhat Efendi'nin "Sosyal yaşantımız Avrupa'dakinin aynı olsaydı neşredilmesinde bir mahzur görmezdim. Bununla birlikte, Osmanlı edebiyat tarihine malolmasını da isterim" dediği mektuplar, o dönemdeki kadın-erkek ilişkilerine ve aşkların nasıl yaşandığına ışık tutan ender örneklerdendir. Eser, bilinmeyen ve sonraki hiçbir kaynakta da geçmeyen, 1928 yılındaki Osmanlıca tefrikasından yayına hazırlanmıştır.