Savaşta olumlu hiçbir şey yoktu, ne düş, ne görkem, ne onur; onursuzluğun yüz kızarıklığı olmasın yeter ki. Utançtan ölmemek için ölürlerdi. Sürünerek tünellere girerler, ateş altında ilerlemeye devam ederlerdi. Her sabah, bütün belirsizliğe rağmen, bacaklarını harekete zorlarlardı. Dayanırlardı. Sırtlamayı sürdürürlerdi. O kadar kolaydı, gerçekten. Kendini yere bırak, kaslarının gevşemesine izin ver, konuşma ve kankaların seni, yerden kalkıp havalandıktan sonra burnunu indirip ileri atılarak uzağa, dünyaya götürecek helikoptere yükleyinceye kadar hiç kımıldama. Kendini yere atmaya bakardı, ama kimse yere atmazdı kendini. Cesaret değildi tam olarak; amaç kahramanlık değildi.