Daha önce ayrı ayrı yayınladığımız, Nuri Bilge Ceylan sinemasının temel taşları olan Kasaba, Mayıs Sıkıntısı ve Uzak filmlerinin senaryolarını, iç ve dış basında çıkan yazılar ve Ceylan’la yapılmış söyleşilerden derlediğimiz bir seçkiyle birlikte, Taşra Üçlemesi başlığı altında sunuyoruz okurlara.
KASABA
Taşra tanımlaması, işaret ettiği sosyal ve kültürel sınıflamayla ne kadar köşeli bir gerçeklik taşıyorsa, kasaba kavramı da o basit aritmetiği içinde el değmemiş, işlenmemiş bir insan duyarlığı barındırır: Ağaçları bekleyen bir insan soyu, doğaya sonuna kadar bağlı inançlı
Daha önce ayrı ayrı yayınladığımız, Nuri Bilge Ceylan sinemasının temel taşları olan Kasaba, Mayıs Sıkıntısı ve Uzak filmlerinin senaryolarını, iç ve dış basında çıkan yazılar ve Ceylan’la yapılmış söyleşilerden derlediğimiz bir seçkiyle birlikte, Taşra Üçlemesi başlığı altında sunuyoruz okurlara.
KASABA
Taşra tanımlaması, işaret ettiği sosyal ve kültürel sınıflamayla ne kadar köşeli bir gerçeklik taşıyorsa, kasaba kavramı da o basit aritmetiği içinde el değmemiş, işlenmemiş bir insan duyarlığı barındırır: Ağaçları bekleyen bir insan soyu, doğaya sonuna kadar bağlı inançlı bir soyluluk. Nuri Bilge Ceylan’ın daha yolun başında en uzağa eriştirdiği bir sinema güzelliği, iri taneli bir sinema cesareti olarak Türk Sineması’na göktaşı gibi düşen Kasaba, bu karşıtlıklı dünyayı eşine az rastlanır bir sahicilikte aktarmıştır perdeye. Gece ateşin başında coğrafyalar geçilir, savaşlar kazanılıp kaybedilir, Saffet çekip gider…
MAYIS SIKINTISI
Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerinde gökyüzü ve bulutların durumu çok önemlidir. Eğer Kasaba’da bütün mevsimleri görebildiysek, Koza’da rüzgârı, Mayıs Sıkıntısı’nda sıkıntının tüm hallerini görebildiysek, bunu yönetmenin belleğine kazınmış bir duyguyu aktarabilecek görüntüleri sabırla, ısrarla beklemiş olmasına borçluyuz. Diyaloglar, sahneler, oyuncular değişebilir, ama gökyüzü ve bulutlar senaryoda düşünüldüğü gibi olacaktır. Bazı filmler “kes” komutunun geciktiğini düşündüğümüz an başlar, sıkıntının kendini usulca hissettirdiği an… İzleyicinin kendine bakmaya başladığını fark ettiği an…
UZAK
“Sinemada bir fikri olmak ender bir olaydır.” Nuri Bilge Ceylan hayatın içinde karşılığı olan sahici fikirlerle kuruyor sinemasını… bir duygu parçacığının tetiklediği, işlenmeyi bekleyen, çeşitlemelere, gelgitlere açık bir ışıma anı: bir fikir! Çekim öncesi yönetmenin elindeki senaryo, işte böyle bir fikri söküp almaya çalışmıştır hayattan, onu görüntülerin diline aktarmadan önce sözcüklere, işaretlere, seslere, mekânlara, zamanlara yaymıştır… Bu yüzden senaryo bir edebiyat türü değil, bir haritadır daha çok.