Dünyevi insan ego merkezli yaşar yani her şeyi egosunu tatmin etmek için yapar. Herkes her gün defalarca “ben” der ama buna rağmen “ben”in kim olduğunu dahi bilmez ve varoluşsal teslimiyet içinde olmazsa asla da bilemez.
Kendisini tekâmüle adamış insan teslimiyet gerçeğini ebedî özünden saçılan ışıkta görebilir. Zira insan, mutlak teslimiyet olgusunu kendi içinde uyandırmalı ve teslimiyet ışığını takip ederek teslimiyetin zirvesine ulaşmalıdır.
Teslimiyet sayesinde birey varoluşla aşk yaşayabilir. Bu, tamamen metafizik bir deneyimdir. Aşk dünyevi olsa da dünyevi teslimiyete yol açar
Dünyevi insan ego merkezli yaşar yani her şeyi egosunu tatmin etmek için yapar. Herkes her gün defalarca “ben” der ama buna rağmen “ben”in kim olduğunu dahi bilmez ve varoluşsal teslimiyet içinde olmazsa asla da bilemez.
Kendisini tekâmüle adamış insan teslimiyet gerçeğini ebedî özünden saçılan ışıkta görebilir. Zira insan, mutlak teslimiyet olgusunu kendi içinde uyandırmalı ve teslimiyet ışığını takip ederek teslimiyetin zirvesine ulaşmalıdır.
Teslimiyet sayesinde birey varoluşla aşk yaşayabilir. Bu, tamamen metafizik bir deneyimdir. Aşk dünyevi olsa da dünyevi teslimiyete yol açar ve teslimiyet dünyasal olsa da varoluşsal teslimiyete neden olur; yeter ki insan samimi olsun.
Varoluşsal aşk ve teslimiyet dünyasal yaşamın ölümüdür. Yaşam zaten varoluşsal teslimiyet içinde olmayan herkesi öldürür. Yalnızca varoluşsal teslimiyet içinde olanı öldüremez çünkü o ebedî özüne merkezlenerek ölümsüzlüğünü kazanmıştır.