İnsan, evren içerisinde bir zerre bile değil bilindiği gibi. Ama içinde taşıdığı kudret, beceri, güç ve kibir sayesinde sanki küçük dağları kendisinin yarattığı hissiyatına sahiptir. Düşünmez ki, kendisinin Tanrı olduğunu iddia eden Firavun’un burnundan giren bir küçük sinek, o devasa kaleyi fethetmiş ve Tanrı’yı (!) çaresiz bırakmıştı.
İnsan, bilindiği gibi çok muhteris bir yaratıktır. Bu nedenle şımarır, kan döker, zulmetmekten zevk alır. Kendisinden daha güç bir durumla karşılaşınca da eğilir, boyun eğer, bükülür, yağcılık ve yalakalık yapmaya ba
İnsan, evren içerisinde bir zerre bile değil bilindiği gibi. Ama içinde taşıdığı kudret, beceri, güç ve kibir sayesinde sanki küçük dağları kendisinin yarattığı hissiyatına sahiptir. Düşünmez ki, kendisinin Tanrı olduğunu iddia eden Firavun’un burnundan giren bir küçük sinek, o devasa kaleyi fethetmiş ve Tanrı’yı (!) çaresiz bırakmıştı.
İnsan, bilindiği gibi çok muhteris bir yaratıktır. Bu nedenle şımarır, kan döker, zulmetmekten zevk alır. Kendisinden daha güç bir durumla karşılaşınca da eğilir, boyun eğer, bükülür, yağcılık ve yalakalık yapmaya başlar.
Tarihte anlamına uygun adalet hiç olmadı. Bugün de yok, yarın da olmayacak. Adaletsizliğin karşısında vicdani rahatsızlık duyan nadir insanlar, olmayan güçleriyle adaleti tesis edebilmek için kendi iç dünyalarında kavgalarına devam edecekler.
Evren, kendi içerisinde denge, ahenk ve uyum içerisinde aldığı emri ifa etmeye çalışır ama insan, o zerre olmayan haliyle bile bu dengeyi ve ahengi bozmaya gayret eder ne yazık ki.