Sosyolojinin Türkiye’deki 150 yıla ulaşan serüvenini ana hatlarıyla ele alma çabasındaki Türk Sosyolojisinin Kısa Tarihi, sosyolojinin Avrupa’nın modernleşmekte olan ülkelerinde kurumlaşmasının hikâyesinden ve temel kabullerinin oluşumundan kısaca bahsederek başlıyor. Sonra, sosyolojiyi Osmanlı Devleti’nin sorunlarının çözümü için elverişli bir araç olarak kullanmaya başlayan Sabahaddin Bey’in çalışmalarını ele alıyor. Osmanlı devletinin kurtuluşu için Durkheim’ın sosyolojik yaklaşımından mülhem yeni bir millî kimlik üretme çabasına girişen Ziya Gökalp’in kavramlarını ve toplum kuramını irdeliyor. Akabinde önce Darulfünûn, İstanbul Üniversitesi ve DTCF bünyesindeki sosyoloji çalışmalarını Necmeddin Sadak, Mehmet İzzet, İsmayıl Hakkı Balt
Sosyolojinin Türkiye’deki 150 yıla ulaşan serüvenini ana hatlarıyla ele alma çabasındaki Türk Sosyolojisinin Kısa Tarihi, sosyolojinin Avrupa’nın modernleşmekte olan ülkelerinde kurumlaşmasının hikâyesinden ve temel kabullerinin oluşumundan kısaca bahsederek başlıyor. Sonra, sosyolojiyi Osmanlı Devleti’nin sorunlarının çözümü için elverişli bir araç olarak kullanmaya başlayan Sabahaddin Bey’in çalışmalarını ele alıyor. Osmanlı devletinin kurtuluşu için Durkheim’ın sosyolojik yaklaşımından mülhem yeni bir millî kimlik üretme çabasına girişen Ziya Gökalp’in kavramlarını ve toplum kuramını irdeliyor. Akabinde önce Darulfünûn, İstanbul Üniversitesi ve DTCF bünyesindeki sosyoloji çalışmalarını Necmeddin Sadak, Mehmet İzzet, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Gerhard Kessler, Ziyaeddin Fındıkoğlu, Hilmi Ziya Ülken ve Niyazi Berkes gibi isimler özelinde ele alıyor; Mübeccel Kıray’ın yaklaşımını ve çalışmalarını inceliyor. Temel eserlerini verdiği dönem itibariyle, Türkiye’deki hâkim sosyolojik yaklaşımın kenarında bir yerde konumlanan bir sosyal bilimci olarak Şerif Mardin ve Türkiye’deki sosyoloji yapma tarzlarına eleştirel bir mesafedeki Baykan Sezer üzerinde duruyor. Kitap, Türk sosyolojisinin 1980’lerden sonraki serüvenine ve geleceğine ilişkin genel bir değerlendirmeyle son buluyor.