20.yüzyıl İtalyan edebiyatının en güçlü isimlerinden Antonio Tabucchi, polisiye roman havasındaki Ufuk Çizgisi’nde okurunu yosun kokulu puslu rıhtımlara ve köhne mahallelere taşıyor. Hastabakıcı Spino’nun macerası, çalıştığı morga kimliği belirsiz bir delikanlının cesedinin getirilmesiyle başlar. Spino’nun bir liman kentinin labirentlerinde başlayan araştırmalarıyla; yıpranmış bir ceket, eski bir fotoğraf karesi ve birbiriyle ilgisiz görünen öykülerin etrafında, meçhul gencin hayat hikâyesi şekillenmeye başlar. Bu dedektiflik girişimi, Spino’ya da kendi hayallerini ve özlemlerini fark ettirecektir. Tabucchi’den “gözleri
20.yüzyıl İtalyan edebiyatının en güçlü isimlerinden Antonio Tabucchi, polisiye roman havasındaki Ufuk Çizgisi’nde okurunu yosun kokulu puslu rıhtımlara ve köhne mahallelere taşıyor. Hastabakıcı Spino’nun macerası, çalıştığı morga kimliği belirsiz bir delikanlının cesedinin getirilmesiyle başlar. Spino’nun bir liman kentinin labirentlerinde başlayan araştırmalarıyla; yıpranmış bir ceket, eski bir fotoğraf karesi ve birbiriyle ilgisiz görünen öykülerin etrafında, meçhul gencin hayat hikâyesi şekillenmeye başlar. Bu dedektiflik girişimi, Spino’ya da kendi hayallerini ve özlemlerini fark ettirecektir. Tabucchi’den “gözlerinde ufuk çizgisini taşıyanların” peşinde, tüm ihtimallere açık bir arayışın hikâyesi…
Ufuk çizgisi aslında geometrik bir yerdir.
Biz hareket ettikçe o da hareket eder.
Antonio Tabucchi