Modern edebiyatın en çetrefil, dilin, anlatının sınırlarını yıkıp geçen, roman türünü bambaşka ihtimallerle tanıştıran yazarı James Joyce için, Beckett “onun eserleri şeyle ilgili değil, o şeyin ta kendisidir,” der. Jorge Luis Borges, Flann O’Brien, David Foster Wallace ve başka sayısız yazarı etkileyen Joyce, sadece Dublin’i ve İrlanda’yı anlatarak evrensel ve ölümsüz bir edebiyat bıraktı ardında.
Tarih 16 Haziran 1904, yer İrlanda’nın başkenti Dublin ve Leopold Bloom’un önünde uzun bir gün var. Sakatat seven bu adam kasaptan ciğer alacak evvela. Cenazeye katılacak bi
Modern edebiyatın en çetrefil, dilin, anlatının sınırlarını yıkıp geçen, roman türünü bambaşka ihtimallerle tanıştıran yazarı James Joyce için, Beckett “onun eserleri şeyle ilgili değil, o şeyin ta kendisidir,” der. Jorge Luis Borges, Flann O’Brien, David Foster Wallace ve başka sayısız yazarı etkileyen Joyce, sadece Dublin’i ve İrlanda’yı anlatarak evrensel ve ölümsüz bir edebiyat bıraktı ardında.
Tarih 16 Haziran 1904, yer İrlanda’nın başkenti Dublin ve Leopold Bloom’un önünde uzun bir gün var. Sakatat seven bu adam kasaptan ciğer alacak evvela. Cenazeye katılacak bir ara. Sonra din, Shakespeare ve kadınlar üzerine düşünecek. Bir doğuma da refakat edecek mesela. Ve cebinde bir sabunla yol alacak akşama doğru. Olağanüstü bir gün olacak bugün.
James Joyce’un yedi yılda tamamladığı, anlatı üstünlüğü ve gizemleriyle her tanıma, sansürleme çabasına direnen Ulysses yerel ile evrenselin çarpışıp doğurduğu bir galaksi, edebiyat tarihinin zirvelerinden biri.
“Ulysses insanüstü bir sanat eseridir elbette ve onu sembollerden, Yunan mitlerinden ibaret bir koleksiyona çeviren akademik faydasızlara rağmen varlığını sürdürecektir.” –Vladimir Nabokov
“Ulysses İngilizcenin en büyük romanı kesinlikle, hatta geleneğimizin çıkardığı tek büyük eser olduğu bile iddia edilebilir.” –Joyce Carol Oates