Meşrutiyet döneminin önemli aydınlarından Ethem Nejat, bugüne kadar hep siyasetçi ve eğitimci kimlikleriyle tanınmaktadır. Türkiye’de sol siyasetin kurucu isimlerinden olmasının da etkisiyle, kendisiyle ilgili kaleme alınan kitaplar, makaleler onun hep bu yönlerini öne çıkarmıştır. Gelgelelim 1910’lu yıllarda yazdığı hikâyeleri göz önünde bulundurulduğunda, onun edebiyatta da “devrimci” bir kimliğe sahip olduğunu söylemek mümkün. Ütopik Hikâyeler başlığını verdiğimiz bu kitapta, sınırlı sayıda kalan ve Milli Edebiyat hareketinin estetiği çerçevesinde değerlendirilmesi gereken hikâyelerden en hacimlilerini, “Çiftlik Müdürü” ile “Yiğit Türkler”i bir arada sunuyoruz. 1913’te ayrı ayrı kitaplaşan söz konusu iki hikâye de birer “milli ütopya”
Meşrutiyet döneminin önemli aydınlarından Ethem Nejat, bugüne kadar hep siyasetçi ve eğitimci kimlikleriyle tanınmaktadır. Türkiye’de sol siyasetin kurucu isimlerinden olmasının da etkisiyle, kendisiyle ilgili kaleme alınan kitaplar, makaleler onun hep bu yönlerini öne çıkarmıştır. Gelgelelim 1910’lu yıllarda yazdığı hikâyeleri göz önünde bulundurulduğunda, onun edebiyatta da “devrimci” bir kimliğe sahip olduğunu söylemek mümkün. Ütopik Hikâyeler başlığını verdiğimiz bu kitapta, sınırlı sayıda kalan ve Milli Edebiyat hareketinin estetiği çerçevesinde değerlendirilmesi gereken hikâyelerden en hacimlilerini, “Çiftlik Müdürü” ile “Yiğit Türkler”i bir arada sunuyoruz. 1913’te ayrı ayrı kitaplaşan söz konusu iki hikâye de birer “milli ütopya” örneğidir; tıpkı Halide Edib’in Yeni Turan’ı, Ziya Gökalp’ın Kızılelma’sı gibi…
“Çiftliğimiz mektebinde çocuklar gayet milliyetperver yetişiyorlar. Onlar gayet kavi ve mefkûreci Türk yavrularıdır. Sonra hepsi çalışmayı sever, hepsi bilcümle mesleklerin şahı ziraatı tanır. Mektebimizin bütün çocukları şöyle düşünürler: ‘Hayat vatan içindir. İnsanlar vatana hizmet ve fedakârlık eylemek için dünyaya gelmişlerdir, başka bir şey için değil…’”