“Sessizlik bir yaşam belirtisi değildi, oysa münakaşa bir hayat mücadelesiydi. Bu yüzden fırtınalı denizde çırpınmayan birini ölümden kurtarmak zordu. Ama dalgalarla kavga eden bir insan, ölümü öylece kabullenmezdi.”
Doğduğu günden bu yana köyünden ve küçük ilçesinden dışarıya adım atmamış olan Bahar’ın; tohumuna karşı çıkıp aynı zamanda onu sahiplenme öyküsünün başlangıcı olan bu kitapta, Bahar’ın başarılarıyla gururlanıp korkularıyla sarsılacağız.
Güven ve güvensizliği onunla tanıyıp, d&uu
“Sessizlik bir yaşam belirtisi değildi, oysa münakaşa bir hayat mücadelesiydi. Bu yüzden fırtınalı denizde çırpınmayan birini ölümden kurtarmak zordu. Ama dalgalarla kavga eden bir insan, ölümü öylece kabullenmezdi.”
Doğduğu günden bu yana köyünden ve küçük ilçesinden dışarıya adım atmamış olan Bahar’ın; tohumuna karşı çıkıp aynı zamanda onu sahiplenme öyküsünün başlangıcı olan bu kitapta, Bahar’ın başarılarıyla gururlanıp korkularıyla sarsılacağız.
Güven ve güvensizliği onunla tanıyıp, dünün açtığı yaraları sararak yarına yürürken ise aşkla tanışacağız. Türkiye’nin bir ucundan Beyoğlu’na taşınıp kuş besleyeceğiz.
Uyumadan Önce Tuttuğum Dilek; üst katınızdaki dairede yaşanabilecek kadar sıradan, ağlarken gülebileceğiniz kadar sıcak, on sekiz yaşına dönüp keşke diyebileceğiniz kadar sizden ve aşkın kendisi kadar gerçek bir öykü.
Tohumunu suçlayan Bahar’ın hikâyesine hoş geldiniz.