“ÖZGÜR OLAN, İNSAN VARLIĞININ BÜTÜNÜDÜR, İRADE GİBİ BİR PARÇASI DEĞİL.” – ROLLO MAY
İnsanın kendisine bir varoluş deneyimi edinebilmesinin ve bu deneyimi evrenin kısıtlı ama tam da bu kısıtlılıktan ileri gelecek biçimde özgür bir parçası olarak ortaya serebilmesinin çağımız açısından ne denli dehşetli ama bir o kadar da mucizevi olduğu açıktır.
Rollo May, insanın özgürlüğünü yazgısı çerçevesinde ararken; bu yazgıyı deneyimleme cesaretiyle varoluşumuzun temel dinamiği olan kaygının tıpkı doğduğumuz anda o
“ÖZGÜR OLAN, İNSAN VARLIĞININ BÜTÜNÜDÜR, İRADE GİBİ BİR PARÇASI DEĞİL.” – ROLLO MAY
İnsanın kendisine bir varoluş deneyimi edinebilmesinin ve bu deneyimi evrenin kısıtlı ama tam da bu kısıtlılıktan ileri gelecek biçimde özgür bir parçası olarak ortaya serebilmesinin çağımız açısından ne denli dehşetli ama bir o kadar da mucizevi olduğu açıktır.
Rollo May, insanın özgürlüğünü yazgısı çerçevesinde ararken; bu yazgıyı deneyimleme cesaretiyle varoluşumuzun temel dinamiği olan kaygının tıpkı doğduğumuz anda olduğu gibi tekrar teklifsizce birbirine sarılmasını, bir “çağ reçetesi” olarak yazıyor.
May’in insana ve varoluşa dair bu kavrayışından ileri gelen varoluşçu psikoterapi yöntemiyse, iki gerçek kendilik durumunun özgür biçimde karşı karşıya gelmesinin yaratıcı gücünden ve bu iki soyunuk öznenin kendilik aktarımındaki yalınlıktan motive oluyor. Rollo May, bir yandan varoluşumuzun inceliğini ve derinliğini anlatırken, diğer yandan bu incelikten ve derinlikten yoksun kalma halinden nasıl kurtulabileceğimizin yollarını açıklıyor bize.