“Sizin hikâyeniz ne?
Aslında hepimiz hayat hikâyemiz dediğimiz şeyi kendimiz seçiyoruz. Her şey insanın o hikâyeyi nasıl anlattığına bağlı. Bazen yönümüzü bulmak için bir pusula, bazen de tapınaklarımızı ya da hapishanelerimizi inşa ediyoruz kendi hikâyemizle. Hikâyesi olmadan yaşamaksa ta kutuplardaki buzullarla kaplı denizlere ya da arktik tundraya kadar uzanan bu koskoca dünyada kaybolmak.”
Rebecca Solnit Yakındaki Uzak kitabında farklı hayatlara ve farklı zamanlara ait hikayeleri ustalıkla ve büyüleyici bir akışla birbirine bağlıyor. Alzheimer hastası annesinin bahçesinden toplanan kasalar dolusu kayısı ön&uum
“Sizin hikâyeniz ne?
Aslında hepimiz hayat hikâyemiz dediğimiz şeyi kendimiz seçiyoruz. Her şey insanın o hikâyeyi nasıl anlattığına bağlı. Bazen yönümüzü bulmak için bir pusula, bazen de tapınaklarımızı ya da hapishanelerimizi inşa ediyoruz kendi hikâyemizle. Hikâyesi olmadan yaşamaksa ta kutuplardaki buzullarla kaplı denizlere ya da arktik tundraya kadar uzanan bu koskoca dünyada kaybolmak.”
Rebecca Solnit Yakındaki Uzak kitabında farklı hayatlara ve farklı zamanlara ait hikayeleri ustalıkla ve büyüleyici bir akışla birbirine bağlıyor. Alzheimer hastası annesinin bahçesinden toplanan kasalar dolusu kayısı önüne yığılmışken çocukluğuna, gençliğine, annesiyle yaşadığı anlara geri dönüyor. Bu yolculuk sürecinde birçok limana uğruyor Solnit; Binbir Gece Masalları’ndan Mary Shelley’nin Frankenstein’ına, Che Guevara’nın Bolivya’daki direniş günlerinden İnuit yerlilerine ait öykülere uzanan bir yolculuk bu.
Anlatılan hikâye kadar hikâyenin nasıl anlatıldığı da önemli Solnit’e göre. İnsanın anlattığı hikâyenin, içinde yaşadığı evden farksız olduğunu söylüyor. Yine de eve saplanıp kalmaktansa arada bir dışarı çıkıp tekrar geri dönmenin mümkün olduğunu hatırlatıyor bizlere.
“Solnit, döngüsel, yön değiştiren bir yazı tarzının usta kalemi.”
The Guardian
“Son derece sürükleyici. Solnit çok okunmayı hak ediyor.”
Observer