Her ne kadar doğuşu 2. Dünya Savaşı yıllarına uzansa da, yapay zekânın gündelik hayatımıza girişi yeni yeni başlıyor. Bunun sonuçlarının ne ve nasıl olacağına dair tartışmalar da hızla gündemi kaplamaya başladı. Bu durum bazı yönleriyle 1990'lı yılların başlarında bilgisayarın gündelik hayata girişine benzer boyutlar taşıyor. Üretimin esnekleştirilmesi ve hızlandırılması, toplumun sosyolojik olarak değişimi, işçi sınıfının iç bileşiminin değişimi, finansallaşmanın gündelik hayatımıza dâhil olması, bilginin metalaştırılması gibi çok önemli değişimler ve tartışmalar bu teknolojik atakla birlikte o yıllarda günde
Her ne kadar doğuşu 2. Dünya Savaşı yıllarına uzansa da, yapay zekânın gündelik hayatımıza girişi yeni yeni başlıyor. Bunun sonuçlarının ne ve nasıl olacağına dair tartışmalar da hızla gündemi kaplamaya başladı. Bu durum bazı yönleriyle 1990'lı yılların başlarında bilgisayarın gündelik hayata girişine benzer boyutlar taşıyor. Üretimin esnekleştirilmesi ve hızlandırılması, toplumun sosyolojik olarak değişimi, işçi sınıfının iç bileşiminin değişimi, finansallaşmanın gündelik hayatımıza dâhil olması, bilginin metalaştırılması gibi çok önemli değişimler ve tartışmalar bu teknolojik atakla birlikte o yıllarda gündemi işgal etmişti. Yaklaşık 30-35 yıl sonra, şimdi de yapay zekâ benzer şiddette bir dizi değişim ve tartışmayı beraberinde getirecek gibi duruyor.
Yakın zamanda yapay zekânın işlevleri, onunla neler yapılabileceği ve ortaya çıkabilecek “olumlu” değişikliklere dair bir dizi kaynak yayımlandı, sosyal mecralarda çeşitli görüşler yer aldı. Ancak yapay zekânın eleştirel bir gözle bütünsel bir değerlendirmeye tabi tutulduğu çok az çalışma mevcut. Dan McQuillan, “Yapay Zekâya Direnmek” ile tam da bunu yapmaya çalışıyor. Yazar, bununla da yetinmeyerek yapay zekânın olumsuz yönlerinin tarihsel izlerini sürüyor ve faşizmden aldığı miraslarla başa çıkabilmek için neler yapılabileceğine ilişkin bir bakış açısı üretmeye girişiyor.
Artık yapay zekâ her yerde var olacak. Fakat bununla birlikte yapay zekâ topluma düzeltilemeyecek şekilde zarar verme potansiyelini de barındırıyor. Yapay zekâ, mevcut krizlerimizi ele almaya yardımcı olmak yerine, insanların yaşam şanslarını sınırlayan bölünmelere neden olabiliyor ve hatta toplumsal sorunlara faşizan çözümler önerebiliyor. Bu kitap, yapay zekânın derin öğrenme teknolojisinin ve siyasi etkilerinin bir analizini sunuyor ve küresel kemer sıkma politikalarından aşırı sağın yükselişine kadar çağdaş siyasi ve toplumsal akımlarla nasıl yankılandığının izini sürüyor.
Dan McQuillan, bu eserinde önemli bir çağrı dile getiriyor. Yazar, bildiğimiz hâliyle yapay zekâya direnmemiz ve algoritmik optimizasyon yerine ortak faydaya öncelik vererek onu yeniden yapılandırmamız gerektiğini yüksek sesle vurguluyor.
“Yapay zekânın dayattığı bilgi rejimine karşı yeni bir karşı kültür gelişiyor. McQuillan’ın kitabı bu yeni hareketin erken bir işareti.”
Matteo Pasquinelli, Karlsruhe Sanat ve Tasarım Üniversitesi
“Yapay zekânın doğasında var olan mantığın sonuçlarını ve toplumdaki konumunu hesaba katmaya zorlayan anlaşılır bir yapay zekâ eleştirisi. Bu konudaki en ilginç düşünürlerden birinden tutkulu bir eylem çağrısı.”
Lina Dencik, Veri Adaleti Laboratuvarı, Cardiff Üniversitesi
“Yapay zekâ üzerine paha biçilmez bir materyalist düşünce. McQuillan’ın açıklığı, yaratıcılığı ve teknik detaylara gösterdiği yakın ilgi, bu kitabı bilgisayarlar hakkında ne yapacağımızı anlamaya çalışırken süregelen göreve olağanüstü bir katkı hâline getiriyor.”
Ben Tarnoff, Logic dergisi ve Internet for the People: The Fight for Our Digital Future kitabı yazarı