“Yâr mısın, yara mı?” bir dost selamı, gözyaşlı bir Derviş kelamıdır…
Bazen bir ağıt, bazen bir tebessüm, bazen de delidolu bir sitemdir…
Dünya denilen iki kapılı handan geçerken söylenivermiş birkaç sözden, yürekleri kasıp kavuran közden ve çokça ‘insan’ denen özden dem vuruyor Sürgün Ülke Şiirleri.
Şair, hüzün bahçelerinden derdiği güllerle, aşk çöllerinde kavrulmuş sinelerle sesleniyor okuruna.
Şiir burcundan kanatlanan her mısra, aralarında gönülde gönüle yollar gözüken canlar için bir teselli, sinelerdeki firak yaralarına bir merhem, dili kilitli, gözleri milli yürekler içinse bir tercüman mesabesindedir.
Şair, tepeden tırnağa samimiyet, vecd ve ilham ile oluşan şiirlerini, dünya sürgünü ifadesinden mülhem ‘
“Yâr mısın, yara mı?” bir dost selamı, gözyaşlı bir Derviş kelamıdır…
Bazen bir ağıt, bazen bir tebessüm, bazen de delidolu bir sitemdir…
Dünya denilen iki kapılı handan geçerken söylenivermiş birkaç sözden, yürekleri kasıp kavuran közden ve çokça ‘insan’ denen özden dem vuruyor Sürgün Ülke Şiirleri.
Şair, hüzün bahçelerinden derdiği güllerle, aşk çöllerinde kavrulmuş sinelerle sesleniyor okuruna.
Şiir burcundan kanatlanan her mısra, aralarında gönülde gönüle yollar gözüken canlar için bir teselli, sinelerdeki firak yaralarına bir merhem, dili kilitli, gözleri milli yürekler içinse bir tercüman mesabesindedir.
Şair, tepeden tırnağa samimiyet, vecd ve ilham ile oluşan şiirlerini, dünya sürgünü ifadesinden mülhem ‘Sürgün Ülke Şiirleri’ diye tavsif edip gönüllere yürüyor.
Şiirlerin yolu bazen mecazi aşka, çokça hakiki aşka uğrarken, bazen de zamane divanında demleniyor.
Ve Şair, tüm vicdanların sesi olarak evrene bir ses, bir nefes bırakıyor:
“Yâr mısın, yara mı?”