Yaratım ve buyruk verme Batı kültüründe iç içe geçmiştir, buna göre Tanrı bir buyrukla dünyayı var etmiş ve sonrasında On Emir olarak bilinen buyrukları vermiştir. Archē ya da köken de her zaman için bir buyruktur ve bir başlangıç her zaman için yöneten ve hükme bağlayan temel ilkedir. Bu durum, Tanrı’nın dünyayı yaratmakla kalmayıp sürekli yaratma yoluyla idare etmeye de devam ettiğini söyleyen teoloji için de böyledir, başlangıç ve yaratımın, emir ve iradenin birlikte toplumun birliği için olmazsa olmaz bir stratejik aygıt oluşturduğunu savunan felsefi ve siyasi gelenek içi
Yaratım ve buyruk verme Batı kültüründe iç içe geçmiştir, buna göre Tanrı bir buyrukla dünyayı var etmiş ve sonrasında On Emir olarak bilinen buyrukları vermiştir. Archē ya da köken de her zaman için bir buyruktur ve bir başlangıç her zaman için yöneten ve hükme bağlayan temel ilkedir. Bu durum, Tanrı’nın dünyayı yaratmakla kalmayıp sürekli yaratma yoluyla idare etmeye de devam ettiğini söyleyen teoloji için de böyledir, başlangıç ve yaratımın, emir ve iradenin birlikte toplumun birliği için olmazsa olmaz bir stratejik aygıt oluşturduğunu savunan felsefi ve siyasi gelenek için de.
Tam bu noktada Yaratım ve Anarşi, eser ve yaratım kavramlarına dair kararlı bir arkeolojik inceleme yoluyla bu aygıtı devre dışı bırakmayı amaçlayan çarpıcı bir girişim ortaya koyuyor. Öyle ki Giorgio Agamben, an-arşik (an-archic) bir çıkış yolu arayışında, en ince ayrıntısına kadar archē’yi keşfe çıkıyor. Ve kitabın son bölümünde anarşi, iktidarın gizli merkezi olarak beliriyor; böylece hem temel ilkeyi hem de bu ilkenin buyruğunu alaşağı edebilecek bir felsefi düşünceyi mümkün kılmak amacıyla bu gizli merkez gün yüzüne çıkarılıyor.