İnsanlar yemeğe takıntılıdır. Yeterince yiyeceğe sahip değilseniz -ki uzak atalarımız için neredeyse her zaman böyleydi- düşünceleriniz ve eylemleriniz öncelikle yiyecek elde etmeye yöneliktir. Bol miktarda “yemeye hazır” yiyeceğe sahip olduğumuz günümüzde bile, insanlar yemek veya yemeğin önemli bir rol oynadığı ritüeller hakkında düşünmek için büyük zaman harcıyorlar. Reklamcılık ve pazarlamadan, artan bir dizi lezzetli gıdanın üretimine ve rekabetçi perakendeciliğe, kilo yönetimine veya obezite ile ilgili hastalıkların tıbbi tedavisine kadar; insanların bu tür eğilimleri üzerine k&acir
İnsanlar yemeğe takıntılıdır. Yeterince yiyeceğe sahip değilseniz -ki uzak atalarımız için neredeyse her zaman böyleydi- düşünceleriniz ve eylemleriniz öncelikle yiyecek elde etmeye yöneliktir. Bol miktarda “yemeye hazır” yiyeceğe sahip olduğumuz günümüzde bile, insanlar yemek veya yemeğin önemli bir rol oynadığı ritüeller hakkında düşünmek için büyük zaman harcıyorlar. Reklamcılık ve pazarlamadan, artan bir dizi lezzetli gıdanın üretimine ve rekabetçi perakendeciliğe, kilo yönetimine veya obezite ile ilgili hastalıkların tıbbi tedavisine kadar; insanların bu tür eğilimleri üzerine kâr amaçlı devasa endüstriler inşa edilmiştir. Hiç bir an durup insanların yiyeceğe neden bu kadar ilgi duyduğunu veya bu özelliğin insanlara özgü olup olmadığını sordunuz mu? Yeme Psikolojisi, bu soruları sormaya ve cevapları keşfetmeye çalışıyor. Kitapta yazarlar “normal” yemeye odaklanıyor: Modern toplumda nasıl gelişti ve hangi işlevleri yerine getiriyor? Ayrıca yemek yemeyle ilgili güncel sorunlar da ele alınıyor. Anoreksiya ve bulimia nervoza dâhil olmak üzere, teşhis edilebilir yeme bozukluklarına ayrılmış bölümlerin olduğu Yeme Psikolojisi’nde en çok da, “obezite salgını”na ve olası çözümlerine odaklanılıyor.