“Kırlar çiçeklerle kaplıydı, dağlar yeşile boyanmıştı. Hiç yoktan bir sevinçle dolabilirdi insan. Otların arasına kendini bırakabilir, ulu ağaçlara yüz sürebilir, yüce kayalara, ziyaretlere varıp şükranla sırtını verebilir, niyaz dağıtabilirdi. Ama cesetler de eriyen karlarla birlikte, çözülüp çürüyerek, kokarak her yerden seslenmeye başladılar. Dere boylarında, uçurum diplerinde, derin bir mağaranın en soğuk köşesindeydiler. O bahar işte öyle bir bahardı.”
Her şeye rağmen gelen baharın, başkaldırıların, isyan içinde çaresiz katılıp kalmanı
“Kırlar çiçeklerle kaplıydı, dağlar yeşile boyanmıştı. Hiç yoktan bir sevinçle dolabilirdi insan. Otların arasına kendini bırakabilir, ulu ağaçlara yüz sürebilir, yüce kayalara, ziyaretlere varıp şükranla sırtını verebilir, niyaz dağıtabilirdi. Ama cesetler de eriyen karlarla birlikte, çözülüp çürüyerek, kokarak her yerden seslenmeye başladılar. Dere boylarında, uçurum diplerinde, derin bir mağaranın en soğuk köşesindeydiler. O bahar işte öyle bir bahardı.”
Her şeye rağmen gelen baharın, başkaldırıların, isyan içinde çaresiz katılıp kalmanın, bir arkadaşa omuz vermenin, ağaçları çatı bilmenin, sevgiliye doğru akan suların, ölümlü oluşumuzu hatırlamanın, aşka yeniden şans vermenin, arzuya kapılmanın, suç ortaklıklarının, yakada açan çiçeklerin, eksilen bedenlerin öyküleri.
Her bir kitabı günümüzün önemli ödüllerine layık görülen Pelin Buzluk, Yer Değiştiren Sular’la, dostluk, dayanışma, direniş ve aşka bakarak karanlığın içine ışık huzmeleri düşürüyor.