Onlar birer yabancı.
Yeryüzünde doğdular ama bu dünyaya hep yabancı kaldılar.
Bastıkları toprağa, konuştukları dile, yaptıkları işe, yaşadıkları zamana ve hatta damarlarında akan kana bile yabancılaşan insanlar.
Yeryüzü Kitabı onların hikâyelerini anlatıyor.
Anlatılan her hikâye yaşamdaki olasılıkların inşa ettiği bir köprü – kimi zaman peşine düşülen beyaz bir kurt, kimi zaman efsanelerden çıkagelen kızıl bir akbaba, kimi zaman ise üç direkli görkemli bir tekne ya da sınır ötesinde kalan, ismi değişen yerleşimler Doğu’yu Batı’ya, geçmişi şimdiye bağlıyor.
Çünkü bizi birbirimizden ayıran çizgilere değil, bizi birbirimize ulaştıracak köprülere ihtiyacımız var.
Fulya Kılınçarslan, derinliği insanı uzun uzun d
Onlar birer yabancı.
Yeryüzünde doğdular ama bu dünyaya hep yabancı kaldılar.
Bastıkları toprağa, konuştukları dile, yaptıkları işe, yaşadıkları zamana ve hatta damarlarında akan kana bile yabancılaşan insanlar.
Yeryüzü Kitabı onların hikâyelerini anlatıyor.
Anlatılan her hikâye yaşamdaki olasılıkların inşa ettiği bir köprü – kimi zaman peşine düşülen beyaz bir kurt, kimi zaman efsanelerden çıkagelen kızıl bir akbaba, kimi zaman ise üç direkli görkemli bir tekne ya da sınır ötesinde kalan, ismi değişen yerleşimler Doğu’yu Batı’ya, geçmişi şimdiye bağlıyor.
Çünkü bizi birbirimizden ayıran çizgilere değil, bizi birbirimize ulaştıracak köprülere ihtiyacımız var.
Fulya Kılınçarslan, derinliği insanı uzun uzun düşündüren öyküler yazıyor. Yeryüzü Kitabı özel bir öykü kitabı.