Toplum bireyleri çağcıl eğitim ve bilimin ışığından yoksun bırakıldıkça safsata ve hurafelerin karanlığına itilirler. Eleştirel düşünceden korkanlar kalabalıkların düşünme yetisini köreltmeye yönelik aldatıcı savlar kullanırlar.
Mantık yanılgıları “rastlantısal olarak ortaya çıkan akıl yürütme hataları” olarak tanımlanır. Ancak bilinçli ve amaçlı yapıldığında yanılgı olmaktan çıkıp aldatmaya yönelik söylemlere dönüşerek “mantık saptırmaları” hâlini alır. Saptırmalar “reddedilemezmiş gibi ileri sürülen ancak gerçekte
Toplum bireyleri çağcıl eğitim ve bilimin ışığından yoksun bırakıldıkça safsata ve hurafelerin karanlığına itilirler. Eleştirel düşünceden korkanlar kalabalıkların düşünme yetisini köreltmeye yönelik aldatıcı savlar kullanırlar.
Mantık yanılgıları “rastlantısal olarak ortaya çıkan akıl yürütme hataları” olarak tanımlanır. Ancak bilinçli ve amaçlı yapıldığında yanılgı olmaktan çıkıp aldatmaya yönelik söylemlere dönüşerek “mantık saptırmaları” hâlini alır. Saptırmalar “reddedilemezmiş gibi ileri sürülen ancak gerçekte hiçbir şeyi kanıtlamayan” savlardır. Çoğu boş ve bir anlamda çöp sözler olmalarına karşın bu özellikleri ortaya konduktan sonra bile sürüleştirilmiş kalabalıklar için ikna ediciliklerini korurlar. Bilinçli olarak, bile bile yapılan bir düşünce cinayetidir. Toplum bireylerini aldatır, koşullandırır ve sürüleştirir.
Kimi dönemlerde bu tür saptırmalar politikanın en sık kullanılan, olağan bir yönteme dönüşür. Kimilerince bir politik ustalık becerisi gibi sunulabilir. Bir tür “karşısındakini aptal yerine koyma” moda söylemiyle “karşıdakinin aklıyla alay etme” eylemidir. Bireylerin farkındalıkları köreltilerek toplumu aldatmaya yönelik “bir nitelikli dolandırıcılık” boyutu kazanmaktadır.