“Sözler, kaleminin ucuna süzülerek gelen gerçeğin aynasıdır” diyen yazar Leylâ İpekçi yeni romanıyla okurlarını selamlıyor. Bu kez aynasından 60 yıldır içinde yüzdüğü bellek denizine, Boğaziçi’ne bakıyor. Çocukluğunu geçirdiği Boğaziçi’nin sularıyla, Hisar’ın taşlarıyla, bulutlar ve kuşlarla, onlarındiliyle konuşuyor.
“İkiBoğaz arasında tek yolcubenim!”
Yazar Nida Türker’in son zamanlarda yaşadığı bellek yitimine bir türlü teşhis konulamaz. Sanki iç dünyası dışına taşmış,tüm d&u
“Sözler, kaleminin ucuna süzülerek gelen gerçeğin aynasıdır” diyen yazar Leylâ İpekçi yeni romanıyla okurlarını selamlıyor. Bu kez aynasından 60 yıldır içinde yüzdüğü bellek denizine, Boğaziçi’ne bakıyor. Çocukluğunu geçirdiği Boğaziçi’nin sularıyla, Hisar’ın taşlarıyla, bulutlar ve kuşlarla, onlarındiliyle konuşuyor.
“İkiBoğaz arasında tek yolcubenim!”
Yazar Nida Türker’in son zamanlarda yaşadığı bellek yitimine bir türlü teşhis konulamaz. Sanki iç dünyası dışına taşmış,tüm dünya da onun içine hücum etmiştir. Yaşadığı Anadolu Hisarı’nda roman karakterleriyle terapisti, komşuları, kocası ve kimi zaman torunu yer değiştirmekte, rüyasındaki görüntüler yazdıklarında suret bulmakta ve zamanlarla mekanları iç içe geçiren belleği ona türlüoyunlar oynamaktadır.
Etrafındakiler ondaki bu tuhaf hali bilinmeyen bir hastalığa yorarken o ise halindeki muammayı usul usul okurun kabına dökmeye başlar. İnsanın anlamını ayrıntı gibi görünen gerçeklerde saklayan ve kaleminde ona yeniden anlam kazandıran Nida Türker daha önce hiç kurulmamış bağlantıların iç yüzüne okur ile birlikte dalacaktır. Boğaziçi’nde gömülmüş bir sırrın su üzerine çıkmakta olan yüzüne doğru uzun mesafe yüzücüsü gibi sabırla kulaç atarken Sandalcı’nın emanetine uzanacak mıdır?
“Yazılanlar, romancının ana malzemesi olan dile kendi sesini veren bir nefesten dirilir” diyen İpekçi, her kelimenin kendi kast ettiğinin çok ötesinde anlam kazanmasının bu nefesi kaynağından çektiğini öğrenmekle başlayanharikuladeliklerle dolu bir yolculuk olduğuna inanıyor. Romanın tıpkı gerçek gibi yazılan değil yaşanan bir süreçle canlandığından hareketle kelimelerin birbiriyle buluşmasının eşsiz bir genişleme şevki verdiğini belirtiyor. Aynasındaki sırrın yüzünü bu şevk ile açmaya ve örtmeye çalışan İpekçi, insan gerçeğine doğru her romanda kaldığı yerden “yüzmeye” devamediyor.