"... Nefs, kendine zulüm uygulandığını ileri sürerek de bundan kendine pay çıkartmaya girişebilir. Bunlara rağmen kuyudan çıkması gerekiyor, öyle mi? Öyleyse ağırlıklarını bırakması mı gerekiyor? Ağırlıkları? Ağırlıkları ne olabilir? bundan kolay ne var, ne olacak? Ağırlığı, bizzat nefsinden başka ne olabilir? Ama onu nasıl terketmeli? Terkedebilir mi? Nefs terkedebilir mi? Bir de, demiyorlar mıydı ki, insan nefsiyle güzeldir ve o, nefsiyle sevilir? Vay canına! Gene açmaza giriyor. Nefsini hem terketmesi gerekiyor, hem onu yüklenmesi, öyle mi? Böyle bir şeyin üstesinden gelinebilir mi? Belki de bu yüzden, bu işin üstesinden gelmeyi öğretecek bir üstadın bulunması gerektiği söyleniyordu. Her neyse... sonu gelmiyordu bunların, sonunu, dibini bulamıyordu: boşa koysa dolmuyor, doluya koysa almıyordu. Onun kuyusu da buydu belki..."Çağdaş Türk hikayeciliğindeki güçlü konumuyla kendinden sonra gelen pek çok öykücüyü derinden etkileyen Rasim Özdenören, değişim, uyumsuzluk, yabancılaşma konularını hikayeciliğimizde ilk kez yerli bir bakış açısıyla ve bütün boyutlarıyla dile getirmiştir. Kuyu, onun bu çizgide yazdığı son öykü kitabı...