Dinî çeşitliliğin varlığı, yaşadığımız dünyanın yadsınamaz bir gerçekliğidir. Bu durum metafizik sorular yanında bir takım önemli epistemik soruları gündeme getirmektedir: Dinî çeşitlilik olgusu karşısında herhangi bir dinin eşsiz bir hakikate sahip oluşunun nesnel kanıtlarından bahsedilebilir mi? Gerçekten bir müminin kendi inançlarının doğruluğunu göstermeye dair epistemik bir sorumluluğu var mıdır? Dinî çeşitliliği tecrübe etmenin, dinî inançlarla ilişkili ne tür epistemik sonuçları olabilir? Bu durum insanlar arasında epistemik bir eşitliği kaçınılmaz kılar mı? Buna bağlı olarak episte
Dinî çeşitliliğin varlığı, yaşadığımız dünyanın yadsınamaz bir gerçekliğidir. Bu durum metafizik sorular yanında bir takım önemli epistemik soruları gündeme getirmektedir: Dinî çeşitlilik olgusu karşısında herhangi bir dinin eşsiz bir hakikate sahip oluşunun nesnel kanıtlarından bahsedilebilir mi? Gerçekten bir müminin kendi inançlarının doğruluğunu göstermeye dair epistemik bir sorumluluğu var mıdır? Dinî çeşitliliği tecrübe etmenin, dinî inançlarla ilişkili ne tür epistemik sonuçları olabilir? Bu durum insanlar arasında epistemik bir eşitliği kaçınılmaz kılar mı? Buna bağlı olarak epistemik tevazu söz konusu eşitliğin kaçınılmaz bir sonucu mudur? Eğer öyleyse bu tevazunun, insanın inançları konusundaki epistemik güven derecesine, buna bağlı olarak dinî ötekini anlama ve yorumlama biçimine ne tür bir etkisi olabilir? Buradaki temel mesele, birbirlerinden oldukça farklı hakikat iddialarına sahip dinlerin oluşturduğu dinî çeşitliliğin nasıl ele alınması gerektiğidir. Bu kitap temelde bu soruların peşinde, dinî çeşitliliğin epistemolojisine dair literatüre mütevazı bir katkı sunma niyeti taşımaktadır.