KARTPOSTAL VE MEKTUP HEDİYELİ
“GECE... TÜM KÖTÜLÜKLERİ GİZLEYENİM, SAKLAYANIM... KARANLIĞINDA KANDIRILARAK DİNLEDİĞİM EN GÜZEL MASALIM... ONUN KARANLIĞI, BENİM AYDINLIĞIM.”
Biz bir saatin tam ortasındaydık ve ne birlikte bir adım ileri gidebiliyorduk ne de bir adım geri. Tutukluluktu bizimki. Daha en başından, nefes aldığımız ilk andan beri birbirimize vurgun olmak, birbirimizde yok olmaktı. Bir yandan har olup yanarken bir yandan kül olmaktı.
“Sen sana kötülük yapan herkesi kendi vicdan mahkemende şuranla yargılarken.” İki parmağı
KARTPOSTAL VE MEKTUP HEDİYELİ
“GECE... TÜM KÖTÜLÜKLERİ GİZLEYENİM, SAKLAYANIM... KARANLIĞINDA KANDIRILARAK DİNLEDİĞİM EN GÜZEL MASALIM... ONUN KARANLIĞI, BENİM AYDINLIĞIM.”
Biz bir saatin tam ortasındaydık ve ne birlikte bir adım ileri gidebiliyorduk ne de bir adım geri. Tutukluluktu bizimki. Daha en başından, nefes aldığımız ilk andan beri birbirimize vurgun olmak, birbirimizde yok olmaktı. Bir yandan har olup yanarken bir yandan kül olmaktı.
“Sen sana kötülük yapan herkesi kendi vicdan mahkemende şuranla yargılarken.” İki parmağı kurşun misali sol göğsüme vuruldu. “Beni adalet terazinde hep burada yargıladın.” Parmağı şakaklarıma çıktığında öleceğim sandım.
“Gerçekten benim en büyük belam; senin bana olmayan, benim sana bitmek bilmeyen sevdammış.”
“Affet beni,” dediğinde kadın gülümsedi. Acıdan başka bir şey barındırmayan bu gülümseme aslında bir cevap niteliğindeydi. “Yer ile göğü de birleştirsen! İki cihanı da bir araya getirsen...” Son sözleriyle aralarındaki bağı bıçak gibi kesti. “Affetmem!”