Türk Devrimi’nin önde gelen düşünür ve eylemcilerinden Yusuf Akçura'nın 1911 yılında vermiş olduğu "Cengiz Han" konulu konferansıyla birlikte "Türk ve Tatarlar Birdir, Türkler Medeniyete Hizmet Etmiştir" başlıklı konferansı ve yazarın Ahmed Zeki Velîdî'nin Türk ve Tatar Tarihi kitabı üzerine eleştirisi bir araya getirildi: “Tarihçi Leon Cahun ve Muallim Barthold’a Göre Cengiz Han”.
“Osmanlı Devleti'ne pek çok zararı dokunmuş Napolyon'a, en ziyade şöhretini Osmanlı Türklerine galebeleriyle kazanmış Katerina'ya, tarihlerimizde, hiç çeki
Türk Devrimi’nin önde gelen düşünür ve eylemcilerinden Yusuf Akçura'nın 1911 yılında vermiş olduğu "Cengiz Han" konulu konferansıyla birlikte "Türk ve Tatarlar Birdir, Türkler Medeniyete Hizmet Etmiştir" başlıklı konferansı ve yazarın Ahmed Zeki Velîdî'nin Türk ve Tatar Tarihi kitabı üzerine eleştirisi bir araya getirildi: “Tarihçi Leon Cahun ve Muallim Barthold’a Göre Cengiz Han”.
“Osmanlı Devleti'ne pek çok zararı dokunmuş Napolyon'a, en ziyade şöhretini Osmanlı Türklerine galebeleriyle kazanmış Katerina'ya, tarihlerimizde, hiç çekinmeden, hiç sıkılmadan ‘Büyük’ diyoruz da, Timur'dan, Cengiz'den bahsedecek olunca, isimlerini aşağılayıcı bir sıfatla çiftleştirmeden bir türlü telaffuz edemiyoruz!.. Cengiz'e Farsların taktığı ‘fitne-engîz’ [fitne koparan], Timur'a bilmem kimlerin uydurduğu ‘pür-şûr’ [çok kavgacı] vasıfları, lisanımızda, o büyük isimlerin tamamlayıcısı gibi gelir!.. Cengiz'in kopardığı fitne, mesela İskender-i ‘Kebîr’inkinden daha ziyade midir? Timur'un döktüğü kan, faraza ‘Büyük’ Ramses'inkinden daha fazla mıdır? Öteden beri ‘büyük’, ‘kebîr’ övünçlü unvanlarını kazanan fatihlerin ayırıcı karakterleri geniş ülkeler zapt etmek ve bunun için de çok muharebeler edip çok kan dökmek olduğu halde, Cengiz ve Timur'a büyüklük isnat ettirtmeyen, onları devamlı kendi millettaşlarının hakaretlerine maruz kılan illet acaba nedir?..
Kendi büyüklerimizi devamlı tahkir ve tel'în edegelmemizin sebebi, onların hakikaten tahkir ve tel'îne müstahak olmalarından değil, asla değil, ancak onları başkalarının gözüyle görmemizden, başkalarının beyniyle anlamamızdandır.
Biz kendimize, kavmimize, ırkımıza, yabancıların gözümüze taktığı gözlükle bakıyoruz. Eğer Türkleri, Türklerin mazisini olduğu gibi görmek istersek, yabancıların taktığı gözlüğü kırıp atarak, vakalara öz Türk gözümüzle bakmalıyız; yani babalarımızın bıraktığı eser ve vesikaları bizzat inceleyerek ona göre bir hüküm vermeye çalışmalıyız.”